31 Temmuz 2010 Cumartesi

Referandum

Yeni_Özgür_PolitikaReferandumun, toplumsal kazanımlar açısından pozitif bir uygulama veya demokratik olup olmaması, o toplumun ve bireylerinin yaşanan süreçte tesiri altında kaldıkları sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel etkilere bağlıdır
Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti, askeri cunta tarafından hazırlanan, cunta koşullarında halk oyuna sunularak kabul edilen ve toplumu baskı altında tutma mantığı üzerinde şekillenmiş 1982 Türk Anayasası’nın bazı maddelerinde değişiklik yapılması için bir Anayasa değişiklik paketi hazırladı. Anayasa değişikliği teklifi, 26 asıl 3 geçici madde ile birlikte toplam 29 maddeden oluşuyor. Parlamento’nun onayına sunulan bu pakette yer alan kanun tasarıları, bir madde haricinde, Türkiye Parlamentosu’ndan geçti. Ancak tasarının kanunlaşması için gerek duyulan 367 milletvekili sayısına ulaşılamadığından, yasa gereği, sözkonusu değişiklik paketinin yasalaşması için referanduma gidilecek. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ise, anayasa değişikliğine ilişkin kanunun halk oyuna sunulacağı tarihi, 12 Eylül 2010 Pazar günü olarak belirledi.

Avantajı ve dezavantajı
Referandum günümüzde direkt demokrasinin en yaygın uygulamalarındandır. Bir çok ülkede vatandaşlar bazı sorunlar karşısındaki kararlarını bu yolla ifade ederler. İki çeşit referandum var: Belirli bir konu üzerinde yapılan zorunlu halk oylaması ve vatandaşların mutlak çoğunluğunun talebi üzerine yapılan isteğe bağlı referandumdur. Belirgin politik sistemlerde sadece referandumla sorunların karara bağlanması sözkonusu değil. Bunun yanısıra, Avrupa’nın bir çok ülkesi, belirli konuları karara bağlamak için referandum uygulamasından yararlanır.

Özellikle temsili demokrasilerde, referandum ağırlıklı olarak, yasama organlarınca alınan kararların halka onaylatılması biçiminde gündeme gelir. Meşruiyet halkın tercihine uygun olmayla sağlandığından, referandum uygulamasıyla, yasama organının aldığı kararların meşruluğu halka da onaylatılmış olur. Bunun yanısıra referandum, halkın politikaya katılımını ve ilgisini de artırıcı bir uygulamadır.

Ancak referandumda şöyle bir tehlike de sözkonusudur: Seçmenlerin referanduma sunulan konudaki bilgi ve deneyim eksikliği, verecekleri kararın yetersiz olmasına da yol açar. Buna ek olarak, referandumda seçmenin yalnızca ‘evet’ veya ‘hayır’ biçiminde oyunu kullanmak durumunda olması, bu uygulamanın kamuoyunda ve sözkonusu politik toplulukta aşırı kutuplaşmalara da yol açma tehlikesini beraberinde getirir. Avantaj içeren yönü ise, sözkonusu yasama işleminin, kamuoyunun genel kabul gördüğü ve herkesin uzlaşabildiği bir durumu ortaya çıkarmasıdır. Çünkü, her ne kadar uygulamalar değişiklik arz etse de, temsili demokrasilerde azınlıkların korunmasını öngören bir mekanizmanın ortaya çıkarılması esas alınır.

Halkın yasama işine katılımı
Latince bir kelime olan referandum, genelde anayasa değişikliği, yasaların kabulu veya çok önemli meselelerde halkın iradesini belirlemek amacıyla yapılan oylama olarak tanımlanır. Doğrudan demokrasinin işletildiği bir sistemde referandum, halkın iradesinin yönetime doğrudan yansımasını sağlayan bir uygulama olarak işlev görür. Halkın seçtiği insanların, halkın iradesini kararlaşma süreçlerine yansıtmaya çalıştığı biçiminde ifade edilen ülkelerden olan Türkiye’de çok az uygulanan referandum, gelişmiş ülkelerde sık sık uygulanır.

Referandum kelimesi genelde plebisit kelimesiyle beraber anılır. Plebs, eski Roma’da, ayrıcalıklı kesimler dışında kalan kalabalık halk kesimidir. Plebisit bir şekilde güven oylaması anlamını içerdiği için, günümüzde pek sık kullanılmamaktadır. Eski çağ sitelerinde vatandaşlık hakkına sahip bir kısım halk, gerçek bir hükümet ve yasama organı gibi toplanırdı. Bugün ise bazı İsviçre kantonlarında ve bir kısım Amerikan komünlerinde, yılda bir defa toplanan halk genel kurulunun görevi, sadece yöneticileri denetlemek ve tekliflerini bildirmektir. Hazırlanmakta olan bir kanunun kabulüne veya bir kanun teklifine halkın katılması iki şekilde olur: a) Yetkili makamın bir kanun tasarısı veya teklifinin esaslı kısımları hakkında halk oyuna başvurmak. b) Yasama organının (parlamento) hazırladığı kanun hakkında halkın oyuna başvurmak. Meclisin hazırlamış olduğu kanun, yürürlüğe girmeden önce halka sunulur. Buna halkın onayı veya halkın vetosu denir.

Doğrudan ve temsili demokrasi
Doğrudan demokrasi; ilkçağ yunan şehir devletlerinde halkın bir alana toplanarak kendileri hakkında doğrudan oylama yoluyla yöneticilerini seçmesi, kanunlarını kabul etmesi şeklindeydi. İkincisi yarı doğrudan demokrasi; referanduma en çok başvuran demokrasi türüdür. Referandum “plebilist” adıyla da söylenir. Roma İmparatorluğunda yaşayan, çoğunluk olmalarına rağmen hakları kısıtlanan Pleblerle ilgili alınan kararların halkoylamasına sunulmasıyla günümüze kadar gelmiştir. Üçüncü ve en gelişmiş demokrasi türü temsili demokrasi olup; halkın seçtiği kişilerin halk adına kanun yapma yetkisini kullanmasına dayanır…

Anayasaların halk oyuna sunulması
Yeni hazırlanan bir anayasanın onaylatılması veya mevcut bir anayasadaki önemli değişiklikler için referandumla halkın oyuna başvurulur. Türkiye, Fransa ve İsviçre’de yeni anayasaların kabulü bu şekilde olmuştur. Buna Anayasa Referandumu denir. Türkiye’de ilk defa referanduma, 1960 Anayasasının kabulü sırasında başvurulmuştur. Ardından 1982, 1987, 1988 ve 2007’de halk, referandum için sandığa çağrıldı. Kanunların halkın referandumuna sunulması usulü ABD ve İsviçre’de temel bir prensip olarak kabul edilmiştir. Bugüne kadar referanduma sunulmuş dünya anayasaları içinde sadece 1946 Fransız Anayasası halk tarafından birinci oylamada reddedilmiştir. Bu anayasa ikinci referandumda kabul edildi.

Referandumun koşulları ve zamanı
Referandumun, toplumsal kazanımlar açısından pozitif bir uygulama veya demokratik olup olmamasını değerlendirirken, o toplumun ve bireylerinin yaşanan süreçte etkilendiği sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel etkiler de hesaba katılmak zorundadır. Bir de referandumda oy kullanan halkın referandum sonucunda ortaya çıkarcak durum üzerinde iradi hükmünün olup olmaması ve sözkonusu oluşacak durumdan birebir etkilenip etkilenmemesi de referandumun niteliğini ve gerekliliğini belirleyen bir faktördür.

Bu açıdan, referandum uygulamasının, halkı oyalama ya da aldatmaya dönük siyasi bir oyun olarak kullanılabilme tehlikesi de mevcuttur. Örneğin; Türkiye’de, 1980 darbesinin henüz tüm işleyişiyle yürürlükte olduğu, askeri baskı ve korku rejimi koşullarında yapılan 1982 Anayasa referandumunda Anayasa’ya yüzde 91 gibi bir „halk desteği“nin çıkmış olması, hem yapılan referandumu hem de referandumda „onaylanmış“ Anayasayı meşrulaştırmaz! Yapılan uygulamanın demokratikliği büyük bir tartışma götürür.

Bu açıdan gerçek demokrasi ve toplumların demokratik kültüre aşina olduğu koşullarda referandum sonucu, bir halk tercihi olarak belirtilebilir. Ancak, demokrasinin yeterince işlevli olmadığı, halkın tercihi ve iradesini kamusal alana yansıtma süreçlerinde etkilendiği baskı ve korkularının olması referandumun sonuçlarını da halka zarar veren, totaliter ve baskıcı yönetimlerin şekillenmesine götürebilir. Bir diğer konu da referanduma sunulan konunun netliği meselesidir. Halkın onayına sunulacak konu, her şeyden önce, “evet” ya da “hayır” diye yanıtlanacak bir metin ve basit tek sorudan ibaret olmayıp, her biri ayrıca uzun tartışma ve düşünme gerektiren bir çok sorundan oluşuyorsa, bu durumda da referandum sağlıklı bir sonuç ortaya çıkmaz.

Halk için mi, halkın kullanılması mı?
Bireyi „evet-hayır“ ikilemi içinde bırakacak bir referandum ihtiyacı, halkın birebir etkilendiği faktörlerden ortaya çıkmaz. Burada halka ilişkin bir durumun düzenlenmesinden ziyade, egemen gücü veya otoritenin kendi pozisyonunu ayarlamaya dönük bir süreç olarak gündemleştiği anlamı çıkar. Egemen güç, güçler veya otorite, kendi pozisyonuna veya kullanmayı düşündüğü bir gücü meşrulaştırmak için de, halkı bir referandum oyununa alet edebilir.

Örneğin; halkın, bir devlet başkanı seçeceğim diyerek katıldığı bir referandumda bizzat kendisine zulmedecek bir diktatöre de oy vermesi gibi bir sonuç da ortaya çıkabilir. Halk, referandum konusunun özünden habersiz ve konu da hukuki bir konu ise, herhangi bir hukuk eğitimi almadığından konuya sadece politik olarak bakar, oyunu gerçek düşünce veya bilgisiyle değil, sadece bir siyasi düşüncenin onaylanması veya reddedilmesi olarak kullanrsa, bu durumda da özgür bir iradenin oya dönüşmesinden bahsedilemez. Bu açıdan bakıldığında, referandumun veya halk oylamasının her koşulda demokrasiye hizmet edeceği gibi bir varsayım yanılgıdır.

Temel haklar ve referandum
Temel haklar veya bu hakları kapsayan anayasaların referanduma götürülmesi sakıncalıdır. Çünkü bazı haklar tartışılmazdır. Salt çoğunluk o hakların konulması veya kaldırılması için yeterli değildir. „Referandumlar, ilk bakışta çok demokratik gözükse de o gün itibarıyla çoğunluğun azınlığa baskı kurmasına yol açar. Zaten bütün faşist rejimlerde de referandum meşruiyeti sağlayacak araç olarak hep topluma tanıtılmıştır. Oysa demokrasi, uzlaşma ve tartışma kültürüdür. Demokrasi, parmak hesabı veya çoğunluk hesabıyla olmaz“ (Prof. Dr. Metin Feyzioğlu). Bu nedenle, hak ve özgürlükleri kısıtlayan, demokrasi ile bağdaşmayan, demokrasinin temel ilkeleriyle çelişen kuralları halka götürmek sakıncalıdır.

Toplumsal uzlaşının gerekliliği
Anayasa belli bir grubun değil, tüm toplumun uzlaştığı ortak bir metin olmalıdır. Bu nedenle Anayasa, Mecliste grubu olsun olmasın, her siyasi düşüncenin, sivil toplum örgütlerinin, hukukçuların, akademisyenlerin, sendikaların, meslek odalarının, etnik ve dinsel grupların kısaca halkı temsil eden her oluşumun tartışıp uzlaştığı bir metin olarak hazırlanmalıdır.

Türkiye’de gerçekleşen referandumlar

1961 halk oylaması:
Türkiye’de yapılan ilk halk oylamasıdır. 27 Mayıs Darbesi’nden sonra hazırlanan 1961 Anayasası için yapıldı. 9 Temmuz 1961’deki halk oylaması ile 1961 Anayasası, yüzde 38.3 ‘hayır’ oyuna karşılık, yüzde 61.7 ‘evet’ oyuyla kabul edildi.
1982 halk oylaması:Türkiye’de yapılan ikinci halk oylamasıdır. 12 Eylül Darbesi’nden sonra hazırlanan 1982 Anayasası için yapıldı. 7 Kasım 1982’deki halk oylaması ile 1982 Anayasası, yüzde 8.63 ‘hayır’ oyuna karşılık, yüzde 91.37 ‘evet’ oyuyla kabul edildi. 1982 Anayasası, sonuçların açıklanmasıyla 9 Kasım 1982’de yürürlüğe girdi.
1987 referandumu: Türkiye’de yapılan üçüncü halk oylamasıdır. 1982 Anayasası’nın geçici 4. maddesi ile getirilen 10 ve 5 yıllık siyasal yasakların kalkıp kalkmaması konusunda 6 Eylül 1987’de düzenlendi. Yüksek Seçim Kurulu, halk oylaması sonuçlarını 12 Eylül 1987’de açıkladı. Halk oylamasında oyların yüzde 50.16’sı ‘evet’, yüzde 49.84’ü ise ‘hayır’ çıktı. Böylece, Geçici 4. madde yürürlükten kalktı.
1988 referandumu: Türkiye’de yapılan dördüncü, hayır çıkan ilk halk oylamasıdır. 1982 Anayasası’nın 127. maddesindeki yerel seçimlerin 1 yıl erkene alınıp alınmaması konusunda 25 Eylül 1988’de yapıldı. Seçmenlerin yüzde 65’i ‘hayır’, yüzde 35’i ‘evet’ oyu kullandı. Böylece yerel seçimlerin erkene alınması için Anayasa’nın 127. maddesindeki değişiklik kabul edilmedi ve 13 Kasım 1988 olarak öngörülen erken yerel seçim yapılmadı.
2007 referandumu: 21 Ekim 2007 tarihinde Türkiye’de, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi başta olmak üzere birtakım anayasa değişikliklerinin halkoyuna sunulmasıdır.

Kabul edilen değişiklikler:
▪ Milletvekili genel seçimlerinin beş yıl değil dört yılda bir yapılması.
▪ Cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesi.
▪ Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 96. maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasada başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz.’

▪ Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 101. maddesinin; Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir. Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer şeklinde değiştirilmesi.

▪ Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 102. maddesinin Cumhurbaşkanı seçimi, Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde; makamın herhangi bir sebeple boşalması halinde ise boşalmayı takip eden altmış gün içinde tamamlanır. Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin ölümü veya seçilme yeterliğini kaybetmesi halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi devam eder. Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
HALİL DALKILIÇ

Hiç yorum yok: