25 Temmuz 2010 Pazar

Merkez partiler içinde AKP


Merkez partiler içinde AKP'yi diğerlerinden ayıran en önemli etken Kürt meselesidir. AKP'ye iktidar avantajını sağlayan en önemli etken de Kürt meselesidir.

AKP kendisinin iki dönemdir iktidarda kalmasının en önemli nedenlerinden birinin Kürt meselesinde kurduğu tekel olduğunu biliyor. Dikkat edin CHP Kürt sorununun çözümüne ilişkin uzun yıllardır pek bir şey demediği gibi, çözümsüzlüğü için çok şey söyledi. Tipik inkar politikasının temsilcisi oldu. MHP'de Kürt meselesinde en kaba inkarcı parti idi. O da çözümsüzlük ve savaşı besledi. Bu duruşlarından kaynaklı olarak bu iki merkez parti Kürt sorununun çözümüne ilişkin iyi kötü pek hiçbir şey söylemediği gibi, bu meseleye ilişkin de, Bölgeye ilişkinde herhangi bir politika sahibi değiller. Yani bu Bölge'de yoklar!

Onların boş bıraktığı ve politika oluşturmadığı bu mesele ve Bölge, AKP'ye bırakıldı. AKP, meseleye ilişkin MHP ve CHP'nin herhangi bir çözüm politikasının olmayışından yararlandı. Onların boş bıraktığı yerleri doldurdu. Kendine göre Kürt sorununda bir çözüm söylem ve politikası kurdu. Herkese Kürt sorununda benden başka hiçbir merkez partisi çözümden bahsetmiyor dedi. Bunun semeresini topladı, kendi algısına uygun olarak bu alanda bir tür tekel - iktidar- oluşturdu.

CHP ve MHP'nin bu alanla ilgilenmeyeceğine, bu alanda bir taban yaratmak istemeyeceklerine ise uzun zamandır emin. Bu nedenle deyim yerinde ise devlet adına Kürt sorununun çözüm ihtiyacına ve olanaklarına dilediği gibi yaklaşım gösterdi. Onu daha ileriye götürecek, teşvik edecek, rekabete sürükleyecek, Bölge'de oluşturduğu tabanı başka bir merkez partiye kaptırma korkusu ile daha ileri şeyler yapmaya sürükleyecek bir merkez güç hiç olmadı. Bu merkez güçler olsa olsa devletin klasik güvenlik konseptine yaklaştırmak gibi bir işlev gördüler.

AKP'nin merkezden doğru Bölge'de ve Kürt sorununda kurduğu tekeli sarsan tek güç merkez partisi olmayan BDP'dir. Bu nedenle AKP merkez olanaklarını da arkasına alarak Kürt meselesinde bir tek BDP'ye karşı politika kurdu. Politik tutumlarını BDP tabanı ve politikalarını hedefleyerek oluşturdu. Bu durum onun için kolaydı. Zira Bölge'de ya da Kürt sorununda kendisi ile aynı merkez olanaklarına sahip başka bir parti ile rekabet etmesi, BDP ile rekabet etmesinden daha zordu. Çünkü devlete ve Türkiye'nin hakim kamuoyuna zaten Kürtleri ve Bölge'yi 'PKK-BDP etkisinden kurtaran', devlete bağlayan, bu sayede devlet denetimine açan tek siyaset olarak kendini kabul ettirmişti. Bu durum eşitler arası bir rekabete değil, devleti nüfuz etmeye dönük bir tür terbiyeleme, iradeyi kırma ya da biat eder hale getirmeye denk geliyordu. Bu nedenle hakiki bir çözüm projesi veya politikası oluşturması gerekmiyordu. Bu alanda ne de olsa merkez için tek güçtü.

Ancak CHP, şimdi AKP'nin bu alanda kurduğu tekelin iktidar yollarını açtığını sanıyorum yeni yeni görmeye başlıyor. Bu alandan kopmuş olmasının, bu alana ilişkin politika sahibi olmayarak boş bırakmış olmalarının bedelinin ağır olduğunu yeni yeni tahlil etmeye başlıyor. Bu tahlilde ne denli ileri giderler, Kürt sorununa ve Bölge'ye ilişkin bir politika yaratırlar mı zaman gösterecek. Ancak CHP artık Bölge'de olmamanın, Kürt sorununda çözüm için üç-beş laf dahi edememenin kendisi için kayıp, ya da AKP'ye armağan edilmiş bir kazanç olduğunu artık görüyor.

Bu nedenle bir komisyon kurup, kimi çalışmalar yapma ihtiyacı duyuyor. Bu çalışma aslında CHP'nin Kürt sorunu ile yeniden tanışması anlamına da geliyor. Çünkü CHP geldiği gelenek itibariyle 89 yıllık Kürt sorununun en önemli yaratıcılarından olsa da, uzun yıllardır, iş asker-devlete havale edildiği için boyutları, ihtiyaçları, çözüm yolları açısından bu sorunu aslında tanımıyor. Ancak yine de bu alanda merkezden doğru tek parti olan AKP'nin tekelini kırmaya yol açarsa bu süreç Kürt sorununun çözümüne de evrimle olasılığı taşır.

Çünkü CHP'nin bugün merkez kontenjanından doldurduğu alan ve tabana CHP'de talip olacaktır. Bu durumda alan ve taban hakimiyetini kaybetmek istemeyen AKP, Kürt sorununa yaklaşımını yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaktır. AKP politikayı tüccar zihniyeti ile algılayan pragmatist bir partidir. Politik rekabet anlayışı, pazar algısına göre şekilleniyor. Bu nedenle CHP'nin bu tekeli kırmasına direnecektir. Kaybetmemek için direnecektir. Bu dirençten ve rekabetten ya çözüm çıkacak ve Türkiye gerçek demokrasiye gidecektir. Ya da yıllardır var olan güvenlik konsepti hükümet tarafından derinleştirilecektir.

Göreceğiz. Ancak CHP de AKP de iktidarın yolunun Kürt meselesine çözümden, bu politikalara ikna olmuş tabandan geçtiğini artık bilmektedir.

Hiç yorum yok: