5 Temmuz 2010 Pazartesi

Mazda-Mercedes

Hasan BildiriciTürkiye demokratikleşemez dediğimizde, bazı arkadaşlar, güvercin altına kuluçkaya konan tavuk civcivlerine bakar gibi garip bakıyorlar bize. Cezaevinde güvercinin altına zaten iki de tavuk yumurtası koymuş, bir tavuk ve bir horoz elde etmiştik. Tavuk yumurtasından çıkan civcivlerle anaç güvercinin ilişkileri bir garipti. Anaç güvercin altından çıkan iki yabancı yavruyla kafayı yemişti. Yukarıdan bakıyor olmuyor, eğilip alttan bakıyor olmuyor, uçup yukarıdan kuş bakışı izliyor yine olmuyor. Takla atarak bakıyor yine olmuyor. Anaç güvercin civcivleri ağızdan beslemeye çalışıyor yine olmuyor. En sonunda güvercin sorumlusu Urfalı Abdullah Paydaş'a, tavuk civcivlerini anaç güvercinden ayır da bu işkence bitsin dedik... Öyle yaptı arkadaş. İki civcivi ayırmakla, anaç güvercin öteki yavrularıyla doğru ilişkiler kurmaya başladı...
Türk devlet hakimiyeti altında yabancı civcivler gibiyiz. Ayrılmadıkça, iki ulusun yavrularına çektirilen bu işkence bitmeyecek.
Türk devletinin Kürt sorununu çözme çabaları benim Mazda marka otomobilden mercedes çıkarmama benziyor. Oğlum yedi yaşındayken mercedes arabası olan tanıdıklar tarafından kızdırılıyordu:
"Bizim mercedesimiz, var sizin yok!"
Ailesi güçlükle geçinen bir çocuğa bu söylenir mi allah aşkına. Bu takılmalar üzerine oğlum çamura yattı. Bizim kilometresi beş yüzbine dayanmış mazda marka arabaya binmez oldu. O sırada aklıma cin gibi bir fikir geldi:
"Gel biz bu mazdayı mercedes yapalım," dedim.
Kuşkuyla yüzüme baktı çocuk:
"Olur mu?".
"Bal gibi olur!"
Tanıdık bir arkadaşın garajından bir mercedes amblemi bulup, kuvvetli bir zamkla Mazdanın önüne yapıştırdık.
"Bizim mersedesimiz var sizin yok!" diyenlere:
"Bizim de Mazda mersedesimiz var," diyordu çocuk.
Türk devletinin Kürt sorununu çözme işi bizim çocuk kandırmak için mazdadan mercedes çıkarmamıza benziyor. Beş on tane kravatlı ve etekli Kürdün kolalı giysilerini Türk iktidar olanaklarının sağına soluna iliştirmekle Kürt sorununu çözdük diyorlar.
Sağlıklarına dikkat etmeleri ve can güvenliklerini korumaları dışında hiçbir beklentimin olmadığı DTP milletvekilleri de diyor ki:
"Bölge halkının seçtiği bölge milletvekilleriyiz!"
Ben bunu eleştirince bazı arkadaşlar, ülkelerinin adını anmamakla bir bildiklerinin olduğunu söylüyorlar. Ben de diyorum ki, hiç bir bildikleri yok. Ülkeleri Kürdistan'ın adını korktukları için söyleyemiyorlar. Ülkesinin adını söyleyemeyenler doğal olarak Kürt sorununu çözemiyor. Soruna isim koyamıyor. Ülkesinin adını söylemeye cesaret edemeyenlerin ülke sorunlarını çözdüğünü siz nerede gördünüz? Var mı böyle bir örnek?
Bütün yazılarımda işlediğim temel bir husus var. O da şu: Türk devleti Kürt sorununu çözemez. Türk devleti demokratikleşemez. Hitler rejimi demokratikleşebildi mi? İtalya'daki Musolini rejimi demokratikleşti mi? Rejim ve düzen korunarak Irak demokratikleşebildi mi? Sovyetler Birliği dağılmadan yeni rejimler inşa edilebildi mi?
1800'lü yıllarda Osmanlı bir Batı bildirisi olan Tanzimat Fermanı'nı okumuştu. Türkiye 300 senedir demokratikleşecek. Osmanlı dağıldı, Osmanlı'dan bir çok bağımsız devlet çıktı. Kürtler ağzını açmış hala bekliyor. Türk yönetimi insafa gelecekte Kürtler korkmadan Kürtçe konuşabilecek.
Önceki gün Ahmet Türk devlete çağrı yaparak diyor ki, elimizi tutun. Türk devleti zaten sürekli elimizi tutuyor. En son Hakkari de çocuklarımızın elini tutmuş, şöyle hafif arkaya doğru kıvırmış; görevliler, Kürt kolu kırmanın çat-tık diyen o eşsiz melodisini dinlemişlerdi. Yapma Ahmet Ağabey, gözünü seveyim, coplu, kalaslı, elektrik manyetolu, tüfekli, tanklı-toplu ellere vermeyin mağdur ellerimizi... Türkler zaten Kürt kardeşin el ve ayağını kırmakta ustalar. Biz elimizi kurtarmaya çalışıyoruz, siz kolumuzu verelim diyorsunuz.
Tekrar belirtelim.
Türk devletinin Kürt çözümü yoktur. Yapısı, yasaları, konumlanış biçimi çözüme uygun değildir. Yalan, dolan ve hileden de ancak yıllık oyalamalar çıkıyor.
Kürt sorunun çözüldüğü yerde bu devletin bir çok yanına ihtiyaç kalmadığını herkes görecek.
Mazdanın önüne arma takmakla mercedes otomobil elde edilmiyor.
Ülkesinin adını söylemekten korkan beş-on Kürdü memur yapmak ve 'yakında iyi şeyler olacak' demekle de Kürt sorunu çözülmüyor.

Hasan Bildirici
bildiricihasan@hotmail.com

Hiç yorum yok: