31 Temmuz 2010 Cumartesi

Linç: Yapamadığını kitleye yaptırmak

Linç, kişiye ya da topluluğa karşı uygulanan kitlesel şiddettir. Bu şiddet özünde devletten beslenir, tetikleyen başka faktörler olsa da kaynağı devlettir.
Aksi söylense de linç kendiliğinden bir dışa vurum değildir. Sistemin 'halk galeyana geldi', 'halkın hissiyatı' ifadeleri ise olayın örgütlü geri planını gizlemeye dönük bir çabadır.
Dolayısıyla linç 'devletin ya da egemen olanın kendi 'hukuk' sınırları içerisinde yapamadığını kitlelere yaptırmasıdır'.
Hatta bu istem, toplumsal siyasal çelişmelerin derinleştiği durumlarda daha 'özel birlikler'e dönüşür. Biçimde devlet sahneden çekilir!
***
Özünde Ortaçağ kültürü olan linç, İslami toplumlarda 'recm hukuku' ile bütünleşerek bir tür 'yasallık' kazanmıştır. Günümüzde din, ırk, cinsiyet, milliyet kimlikli gelişen bu kültür, devlet eliyle 'gizli bir hukuk'a dönüşmüştür.
Türkiye'de, günümüzde Kürtlere dönük olarak öne çıksa da; organize kalabalıklar yoluyla uygulanan bu şiddet türü, Rumlara, Ermenilere, Alevilere, Romanlara, eşcinsellere vb. karşı da uygulana gelmiştir.
Burada altı çizilmesi gereken hakikat şudur: Dönemsel değişkenlikler gösterse de linçte amaç; toplumsal sorun ve ihtiyaçlar karşısında yetersiz kalarak gerileyen devletin, aşağıdan gelen 'milli birlik ruhu'yla kendini onarmaktır.
Devlete yönelik toplumsal tepkilerin arttığı dönemlerde tepkileri, 'ötekileştirilmiş' unsur ve halklara yönelterek boşalımlarını sağlamak öteden beri kullanılagelen bir yöntemdir.
Devlet bu yolla hem 'kendi hukuk sınırları içinde' yapamadıklarını kitlelere yaptırmış hem de kitleleri talepsiz 'yığınlar' haline getirme başarısını göstermiştir.
***
Linç isteğinin kitlesel davranış haline gelmesini sağlayan ana unsurlar ise; yığınların 'taşlarken kendi günahlarından arındığını' sanması ya da bu yolla eksikliğini/eksilmişliğini gizlemiş olma duygusunu yaşamış olmasıdır. Ayrıca yanılgılı da olsa 'yaşam alanlarını' genişlettiğine dair bir düşünce kümesinin içinde olmaları, devletle rol değiştirmeleri muazzam bir haz yaratmıştır.
Linç ederken, kendini devlet görmek ya da devleti yanında görmek, takdir almak, alkışlanmak, 'vatansever' sayılmak, engellenmemek, tutuklanmamak, serbest kalmak, linç kitlesindeki 'dokunulmazlık duygusu'nu güçlendirmiş, bu da sistematik ve örgütlü linç girişimlerinin önünü açmıştır.
Linç artık, linç severlerin iddia ettiği gibi 'ferdi ve münferit' değil, örgütlü ve sistematiktir.
Kürt linci örgütlü ve sistematiktir.
AKP hükümetinin yaşadığı tıkanma ve çözümsüzlük, linç olaylarını artırmış, özellikle diasporada Kürt göçünün yoğun olduğu bölgelerde, yine Kürt öğrencilerin okuduğu batı okullarında devlet destekli sistematik olaylar özelliğini kazanmıştır.
Kadri Gönüllü'nün de yazdığı gibi sadece geçtiğimiz yıl Kürtlere yönelik onlarca 'linç girişimi' yaşanmıştır.
Sakarya'da, Edirne-Kopuzlu'da, Tekirdağ-Hayranbolu'da, Afyon'da, İstanbul-Dolapdere'de, İzmir'de, Çanakkale-Bayramiç'te, Muş-Bulanık'ta, son olarak Erzurum'da, Bursa-İnegöl ve Hatay-Dörtyol'da linç girişimleri hükümetin, 'kendi yapamadıklarını kitleye yaptırmak' gibi son derece tehlikeli bir yol izlediğini ortaya koymuştur.
***
Köken olarak Ortaçağ'a dayanan, Osmanlı'dan cumhuriyete miras bırakılan bu 'ıslah etme' yöntemi günümüzde siyasal nitelik kazanarak daha aleni savunulur olmuştur.
Lincin siyasal arka planını ise 1930'larda dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat BOZKURT şöyle ifade etmiştir: 'Türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakkı vardır: Türklere hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman ve hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler.'
Linç kültürünün bu ırkçı, milliyetçi yapısını sonrası devlet ve hükümetler güncelleyerek sürdürmüştür.
Türkleri 'duyarlı', Kürtleri 'sözde vatandaş' şeklindeki tanımlar, 'Vatandaşlarımızda oluşmuş bulunan infial anlayışla karşılanmaktadır' diyen Hatay Valisi, 'Bu eylemi yapanlar vatanını milletini seven insanlar' diyen Bursa Valisi; 'Alacak-verecek kavgası', 'adli vaka' diyerek linç girişimlerini aklayan medya aynı siyasal arka plandan beslenmiş, 1930'lardaki Bakan Bozkurt'u güncellemişlerdir. Sonraki yazımda devam edeceğim

Delil KARAKOÇAN
delil-karakocan@hotmail.com

Hiç yorum yok: