6 Temmuz 2010 Salı

Kim savaş lobilerine çalışıyor?


Dikkat ettim, son iki akşamdır CNN, NTV, HABERTÜRK gibi yayınlar Kürt sorununa çözümü tartışmıyor. Birbiri ile yarış halinde konuyu tartışan bu televizyonlarda bıçakla kesilir gibi tartışmalar birden kesildi. Bunu neye yormak lazım. Tartışılanı hazmetme ihtiyacına mı, Başbakan Erdoğan'ın uyarılarına, daha doğrusu sansür isteğine uymaya mı bilemiyorum. Belki de tartışmaları fitilleyen PKK eylemleri yavaşlamış veya rutinleşmiş varsayılıyor artık. Kimbilir? Eğer bu seçeneklerden biri yüzünden çözüm tartışmaları azalır veya ortadan kaldırılırsa daha önce bahsettiğim konjonktürel tartışma tezi doğrulanır ve bundan da Türkiye kamuoyuna ait bir çözüm talebi ne yazık ki çıkmaz. Umuyorum ki Kürt sorununu tartışma isteği sönmemiş olsun, geçici tartışma değil, geçici hazmetme süreci yaşanıyor olsun.

Ancak tartışmaların kesilmesi ile beraber kamuoyuna yansıyan bir başka haber daha var ki bu savaş lobilerinin canına can katacaktır.

Deniyor ki 500 bin kişi profesyonel orduda yer alacak, hükümetin deyimiyle 500 bin kişiye böylece istihdam açılacak!

Bu ne demek? Profesyonel ordu biliyorsunuz PKK ile savaşta kullanılmak üzere düşünülmüş. Bu da 500 bin kişi daha PKK ile savaşa dahil edilecek demek oluyor. Türkiye daha çok savaşacak demek oluyor.

Buradaki felaket, savaşı istihdam alanı olarak değerlendiren bir iktidar anlayışının artık başımızda bulunmasıdır. Hayatların parayla satın alınabilecek bir mal derecesine indirilmesidir. Bu bir tür savaş endüstrisinin resmi ilanıdır. İstihdam alanı olarak hayatımıza giren, 500 bin kişiye iş olanağı sağlayacak olan bir endüstri varken savaş sizce biter mi? Bitmez. Ne yazık ki hükümetin açıklamalarına bakacak olursak profesyonel ordu fikri ile Türkiye, hammaddesi insan hayatı olan koca bir savaş endüstrisini açma yolunda ilerliyor. Bu endüstrinin talep bulması için savaşların bitmemesi gerekiyor. Bir de bu endüstrinin malzemesi olan insanların aç, işsiz ve hayatlarından başka satacak şeylerinin kalmamasına dönük politikalarda ısrar etmek gerekiyor.

Bu şu anlama geliyor: Türkiye Kürt sorununu çözmeye, savaşı bitirmeye, yoksulluğa ve yoksunluğa son vermeye niyetli değil. Politikalar tam tersi istikamette planlanıyor.

Ne korkunç ve insafsız bir durum bu.

Öte yandan PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın ANF'ye düşen haftalık görüşleri ise savaşın nasıl kısa zamanda bitebileceğine dönük fikirlerle dolu. Bir yandan hükümet profesyonel ordu saçmalığı ile bir savaş endüstrisi kurup hem işsizlik hem de savaş sorumluluğundan kurtulmaya yelken açarken, Öcalan ise çözümün anahtarının demokratik anayasa olduğuna işaret ediyor. Öcalan bu haftaki görüşmelerde Bölge STK'lerinin 'Operasyonlar dursun, PKK de eylemsizlik kararı alsın' deklarasyonunu desteklediğini, çözüm için demoratik anayasanın şart olduğunu, bunun için ise hükümetin hemen TMK'yi kaldırmasının, seçim barajını düşürmesinin, tutuklu çocukların ve Kürt siyasetçilerin serbest bırakılmasının bir tür teminat olarak kabul edileceğini söylüyor. Önceki hafta da Meclis karar alsın, benimle diyalog kurulsun, silahlı gücü BM ya da NATO'nun olduğu ya da Türk ordusunun görebileceği bir yere çekerim demişti.

Öcalan her hafta ısrarla savaş lobilerinin hareket alanını daraltacak önerilerde bulunurken, hükümetin, devletin bu lobileri güçlendirecek politikaları üretmesi ne acı bir durum. Hükümet diplomasisini NATO'yu, ABD'yi, Irak'ı Kürdistan Yönetimini Kandil'e, PKK'nin üzerine göndermek için seferber ederken; parasını İsrail-ABD uçaklarına, profesyonel orduya vb. hasrediyor. Öcalan ise tüm aklını savaş daha çok can yakmadan, kontrolden çıkmadan çözüm yollarına hasrediyor.

Burada sizce kim savaş lobilerine çalışıyor?

***

Dün Siirt'te yaşanan çatışmada resmi rakamlara göre 3 korucu 2 asker, 12 HPG'li yaşamını yitirdi. Bu resmi açıklamayı duyuran medya, asker cenazelerini duygusal hamasetle, korucu cenazelerini defin sıradanlığıyla, 12 HPG'liyi ise insafsız olacak ama nerede ise zafer edasıyla, müjde verir gibi verdi. Bu savaşta yaşamını yitiren her canın değerli olduğu anlatılmadan, ölen gerillanın da kaybından acı duyulmadan barış çok kolay gelmez emin olun! Çünkü barış acılar karşısında ayrım yapanların işi değildir.

***

Siirt'teki çatışma gerekçesiyle savaş uçakları dün gece saatlerinde Kandil ve Xinere'ye hava saldırısı düzenledi. Haberlere göre bu hava saldırısında çok sayıda köy hedef alındı. Can kaybı olmadı ama evler yıkıldı, çok sayıda hayvan telef oldu, bağ ve bahçeler büyük zarar gördü. Birkaç hafta önceki hava saldırısında ise yine Kandil köyleri hedef olmuş, 12 yaşında bir çocuk yaşamını yitirirken, annesi ve kardeşi yaralanmıştı. Ama Türkiye medyası ne dünkü saldırıda köylülerin yaşadığı zararlara ve bu nedenle boşalan köylere, ne de Türkiye menşeli uçaklardan atılan bombalarla ölen köylü çocuklarına ekranlarını, sayfalarını açmadı. Görmedi bile! Niye? Kürt oldukları için mi?

Yüksel GENÇ

Hiç yorum yok: