31 Temmuz 2010 Cumartesi

İnegöl ve Dörtyol Olayları

Son günlerde yaşanan olaylar, yeni bir sürecin başlangıcı gibi bir izlenim vermektedir. Kürdistan’da yaşanan savaşa paralel olarak, Kürtlerin yoğun oldukları bazı batı illerinde « karanlık » güçler tarafından yeni senaryolar hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Eğer devlet yetkilileri gereken duyarlılığı göstermezlerse, bu atmosfer yeni ve tehlikeli bir sürecin başlangıcı olacaktır.
Geçen haftadan beri İnegöl ve Dörtyol ilçelerinde yaşanan olaylar, sıradan provakatörlerin yaratabilecekleri bir durum değildir. Daha önce de benzer bazı olayların yaşandığına tanık olmuştuk, fakat yaşanan son durum, Türkiye’nin içinde bulunduğu savaş atmosferi ve siyasi kaos dikkate alındığında, olağanüstü bir muhtevaya sahip olduğunu belirtmek gerekiyor. Hükümet kaynakları, İnegöl’deki olayları basit bir kavganın yolaçtığı bir karışıklık olarak gösterseler de, olayın gerçek yüzünün bir Kürt-Türk çatışması olduğunu  gizliyemez. Bu çatışmanın senaryosu ise, bizzat AKP’ye yakın çevrelerin gizli emelleri tarafından yapılmaktadır. Hatay’ın Dörtyol ilçesinde dört polisin vurulmasından sonra yaşanan gerilimde MHP’li belediye başkanının rolü olduğunu kimse inkar edemez. Ancak, Kürtlerin ev ve işyerlerine yapılan saldırılara karşı, polis ve jandarmanın gereken tedbiri almamasının arkasında hükümetin olmadığına hiç kimse inanmaz. Dolayısıyla, annayasa referandumundan önce, AKP çok çirkin ve tehlikeli bir yaklaşım içerisindedir. Bu tehlikeli yaklaşımıyla, yani Kürtlere karşı kirli savaşı geliştirmekle, 12 Eylül’den önce, hem CHP ve hem de MHP tabanına mesaj vermektedir. 2002 yılından bu yana iktidarda olan AKP, sürekli çelişkilerden ve kaotik durumlardan beslenmektedir. Iktidarının ikinci döneminde tamamen derin devlet ile uzlaşan bu iktidar partisi, üçüncü bir dönem için Kürtleri kurban olarak seçmiştir. Durum öyle gösteriyorki, 2011 yılına kadar AKP tamamen özel ve kirli savaşa endeksli olarak siyaset yapacaktır. Bir taraftan beyaz Kürtlere göz kırparken, diğer taraftan da, özgürlükçü ve onurlu Kürtlere karşı imhaya dayalı bir strateji izlemektedir. Bu gidişatın sonucu Türkiye’ye zarardan başka birşey getirmiyeceği aşikar olmakla birlikte, AKP için ise faydalı olup olmayacağını zaman gösterecektir.
 Kürdistan’da gelişen gerilla savaşı ve ona yönelik ordunun imha amaçlı opersayonları ile, son haftalarda yaşanan Kürt-Türk çatışması giderek toplumsal bir ayrışmayı da beraberinde getirmektedir. Henüz Kürtler’in gündeminde olmayan  ayrılma hususu, yavaş yavaş tartışılmaya başlanacaktır. Eğer genel olarak ciddi bir sağduyu Türkiye’de hakim olmaz ve geliştirilen bu tehlikeli süreç böyle devam ederse, Kürtlerde henüz arzu edilmeyen ayrılma konusu ciddi bir şekilde gündeme alınacaktır.  Böyle bir düzeyin gelişmesi durumunda, kimsenin Kürtleri suçlu görme hakı yoktur.
 İnegöl ve Dörtyol olayları çok önemli bir şekilde kaale alınmalıdır. Kimsenin bu olayları küçümseme, veya sıradan provakatörlerin işi olarak görme zaafı yaşama hakı yoktur. Durum ciddidir, ciddiye alınmalıdır. Aksi halde, önümüzdeki günlerde Kürdistan’da bulunan Türklerin iş ve evlerinin saldırıya uğramasını ve giderek aktif bir iç savaşın yaşanmasını kimse önleyemez. BDP yetkililerinin de yaptıkları uyarı gibi, şimdiden Kürtlerin kendi güvenlik önlemlerini almaları kaçınılmaz hale gelmiştir. Bugün, (29.07.2010) türk televizyonlarında izlediğimiz, Dörtyol’daki ırkçı ve faşitlerin sırtını sıvazlayan, gözlerinden öpen Emniyet müdüründen hiçbir kürt kendi güvenliğinin sağlanmasını düşünmemelidir.

Ahmet DERE  /  29.07.2010

Hiç yorum yok: