10 Temmuz 2010 Cumartesi

Ihaleci

Başbakan Tayyip Erdoğan’a göre “PKK taşeronluk yapıyor”. Bir yerlerden ihale almış da o nedenle mücadeleyi tırmandırıyor. Dahası Türkiye ne zaman yükselişe geçse böyle oluyormuş! Bu iddiası üzerine Tayyip Erdoğan’a “Kimin taşeronu olduğunu açıkla?” sorusunu sordular, buna herhangi bir cevap veremedi. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ın sözlerinin “Çamur at, izi kalır” dan öteye geçmeyen çok basit bir suçlama olduğu ortaya çıktı.

Elbette bu durum işin bir yanıdır. Fakat biz farzedelim ki Tayyip Erdoğan’ın sözleri doğrudur, yani PKK “taşeronluk yapıyor ve ihale alıyor” dur. Peki, o zaman Tayyip Erdoğan’ın ihalelerini de alamaz mı? Eğer bu sözler doğruysa, böyle olma ihtimali de yok mu? Çünkü, bu günün dünyasının en büyük ihalecilerinden biri ABD ise, diğeri de Türkiye’dir. Ve özellikle AKP’dir.

AKP’nin kendisinin ABD ihalelerini en çok alan güç olduğu tartışmasızdır. Zaten siyasi iktidar olma gücüne de böyle ulaşmıştır. Afganistan’da, Lübnan’da, İran’da yaptığı budur. Bununla da “Türkiye’nin stratejik değeri yüksek” denerek övünülmektedir. ABD desteğini AKP böyle almaktadır. Aslında kendisi bir ABD taşeronu ve ihale alıcısı olmasına rağmen, AKP Kürt sorununda da ihaleci konumundadır. Neden? Çünkü, Kürt sorunu gibi, bir yanıyla dünyanın en ağır, öbür yanıyla ise en kolay bir sorunuyla yüz yüzedir. AKP, Kürt sorununu bir demokratik siyasi sorun olarak ele alıp Kürt halkının ulusal-demokratik hakları temelinde çözeceğine, bir “terör sorunu” olarak görüp bastırmak istemektedir. Yani geleneksel inkarcı ve imhacı cumhuriyet politikalarını olduğu gibi sürdürmeye çalışmaktadır. Yani gerçekte statükocudur, “değişimci olduğu” sözü yalancı bir propagandadan başka bir şey değildir.

AKP Kürt özgürlük mücadelesini bastırmak istemektedir, ama bunu başarmaya gücü yetmemektedir. Artık bu ezme ve bastırma savaşına Türkiye’nin gücü yetmemektedir. Ordu otuz yıldır tüm gücünü kullanmış, ama sonuç alamamıştır. Şimdi artık bu imha savaşını yürütmek için daha fazla gücü yoktur. Türkiye toplumu, tarihin bu en haksız ve kirli savaşının yüküne daha fazla dayanamamaktadır. İşte bu durum AKP’yi ihaleci yapmaktadır. Kürtleri ezme ve bastırma savaşını ihale edecek güçler aramakta ve bu temelde Türkiye’nin tüm imkanlarını, Türkiye toplumunun geleceğini bu ihale pazarına sürmüş bulunmaktadır.

Şimdi yeniden ve çok daha güçlü bir tarzda yeni bir “PKK ihalesi” açılmış durumdadır. Başta Abdullah Gül olmak üzere tüm AKP yöneticileri bunun için dünyayı fırıl fırıl dolaşmaktadır. Erdoğan-Obama görüşmesi bunun için yapılmıştır. Avrupa Birliği ile bu temelde görüşmeler yapılmaktadır. İran ve Suriye ile sürekli görüşme halinde olunmaktadır. İsrail ile gizli görüşmelerin temel amacı budur. 250 işadamıyla adeta Hewlêr’in satın alınmaya çalışılması bunun içindir. AKP, Türkiye’nin varını yoğunu PKK’ye karşı savaş için ihaleye sürmüştür. Kendisini bu yükten kurtaracak taşeronlar aramaktadır. Artık yürütemediği ve dayanamadığı “Kürt savaşını” başkalarına ihale ederek kurtulmak istemektedir. Dahası AKP bir yandan ihale ederken, diğer yandan da başkalarını suçlayıp onları ihaleyi almaya mecbur bırakmak istemektedir. Kürtler Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindedir ve onları inkar edip yok etmeye çalışan Türk devletinin kendisidir. Kürtler de yok olmamak için Türk devletine karşı direnmektedirler. PKK işte böyle bir direnişin örgütüdür ve temelleri Ankara’da atılmış, kuruluşu Diyarbakır’da gerçekleştirilmiştir. Meydanlarda yüz binler halinde Kürt halkı “PKK halktır, halk da burada” demektedir. Yani Kürt sorunu da, “terör sorunu” da, başka ne sorunu derseniz deyin o da Türkiye sınırları içindedir.

Ancak AKP, yavuz kırsız misali bu gerçeği de tersyüz etmektedir. PKK’nin var olması, direnme ve yenilememesinden dolayı kendinden başka herkesi sorumlu tutmaktadır. ABD, NATO, AB gibi en yakın müttefiklerinden tutalım İran ve Suriye gibi bölge devletlerini ve tabi en fazla da “Kuzey Irak”ı bundan sorumlu görüp suçlamaktadır. Şimdi “Sözün bittiği yer” diyerek KDP ve YNK’yi korkutmaya çalışmaktadır. Bir yandan 250 işadamıyla her türlü tavizi peşkeş çekerken, diğer yandan “sınırötesi operasyon” diyerek KDP’yi korkutmak istemektedir. Bilinen emperyalist-sömürgeci “şeker-kamçı” politikası yani.

Bu konuda AKP’nin çılgınca hareket ettiği gözlenmektedir. Neymiş “terör Kuzey Irak’tan besleniyor”muş! Ya KDP-YNK engellemeliymiş, yoksa operasyon yapıp kendisi engellermiş! KDP aklını başına almalı, Barzani, Esad pratiğine bakmalıymış! Benzer sözler şimdi yiğitlik gösterisi haline gelmiş. Gerçekte ise, korkuyu yenmek için ıslık çalmaya benziyor.

Bir kere, “Êdî bes e” diyen Kürt halkının kendisi oldu. Sözün bittiği yere önce Kürtler geldiler ve “êdî bes e” diyerek mücadeleye atıldılar. Aynı sözün TC yönetiminden yükselmesi bir taklit oluyor. Fakat bir de bu sözü Genelkurmay Başkanı’nın dillendirmesi var. Nasıl ki Kürtler AKP dalavereciliğine artık yeter dedilerse, belki Genelkurmay da bir yönüyle AKP’yi uyarıyor olabilir. Çünkü AKP dalaveresi herkese dönüktür.

İkincisi, Kürt direnişi, yani PKK, “Kuzey Irak” veya Avrupa’da doğmadı, Ankara ve Diyarbakır’da doğdu. Dolayısıyla AKP’nin başkalarını suçlamaya çalışması boştur ve kendini kandırmadır.

Üçüncüsü, KDP-YNK de bir yönetim oldu ve belli bir gücü var. PKK ile de fazla sorunları yok. Kaldı ki PKK’nin Kürt sorununu çözme mücadelesi onların da yararına. Dahası, AKP yönetimi PKK’yi yok edebilirse, ardından sıra KDP ve YNK’ye gelecek. Bu durumda KDP ile YNK niye PKK’ye karşı savaşsın? Niye AKP’nin açtığı “PKK ihalesi”ni alsın? Niye PKK’yi yok etme taşeronluğunu üslensin? AKP yaklaşımının kurnaz tilkiye benzeyeceği açık.

Son olarak, AKP’nin bir de KDP ve YNK’ye aba altından sopa gösterme durumu var. Aslında bu tüm Kürtlere yapılıyor. Neymiş, sınırı geçerek ezip bitirirlermiş! Madem öyle gücünüz var, o halde niye kendi sınırınız içindekileri ezip bitiremiyorsunuz? Şimdiye kadar kaç sınır ötesi operasyon yaptınız, sonuçları ne oldu? Sanki bunlar da bilinmiyormuş gibi davranmak sadece kendini kandırmak oluyor. PKK karşısında çaresiz kalmış olanların, KDP ve YNK’yi de içine katarak hepsini tehdit etmesi, aslında korkuyu yenme ve başarısızlığı gizleme çabasından başka bir anlam taşımıyor. Demek ki, AKP politikaları ve tehditleri boştur. İhalecilik de AKP’yi Kürtlerin elinden kurtarmaya yetmeyecektir.

Okunma: 136

Hiç yorum yok: