31 Temmuz 2010 Cumartesi

AKP’nin Hülleci "Profesör"leri

İktidarı boyunca her alanda her türlü yol ve yordamını bularak kadrolaşan AKP, yandaş hülleci tıp profesörü ordusu da yarattı. SES’in edindiği bilgilere göre, Sağlık Bakanlığı yaptığı hüllelerle şimdiye kadar yaklaşık 40 AKP’liye profesörlük unvanı dağıttı.

SES Genel Merkezi’nin konuyla ilgili yaptığı araştırmada çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Sendikanın hazırladığı dosyaya göre, Sağlık Bakanlığı hülle yoluyla profesör unvanı dağıtabilmek için öncelikle 1 Kasım 2005 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 5413 sayılı kanunun 6. maddesi ile düzenleme yaptı. Ancak bu kanun uyarınca atanan 175 profesör ve doçentin atamaları SES’in açtığı dava sonucu iptal edilince, Bakanlık bu kez 2008’de yeni bir kanunu, 5748 sayılı torba yasayı çıkardı. Bu yasayla 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun ek 1. maddesinin 3. fıkrası yeniden düzenlendi. Bu yasaya göre Bakana yüzde 35 oranında şef ve şef yardımcısı atama hakkı verildi. Bakan da bu hakkının büyük bir bölümünü küçük illerin kontenjanını bile Ankara, İstanbul, İzmir ve Antalya’daki Eğitim ve Araştırma Hastaneleri (EAH) için kullandı. Bakanlık bu şekilde 384 atama yaptığını belirtirken, SES ise bu sayının yaklaşık 500 olduğunu belirtiyor. Bu kadroların kalıcı oldukları düşünülürse, EAH’lar 30 yıl AKP ipoteği altında kalacak.

HÜLLE YOLU İLE PROFESÖR NASIL OLUNUR?

AKP’nin hülle yoluyla profesörlük unvanı dağıtma yöntemi ustalıkla hazırlanmış. Önce Sağlık Bakanlığı tarafından Rize ve Kafkas gibi taşradaki üniversitelerin tıp fakültelerinde profesörlük kadrosu ilan ediliyor. Ardından, EAH’lara daha önce klinik şefi olarak atanmış olan ve doçentlikte beş yılını doldurmuş klinik şefleri, taşrada ilan edilen bu kadrolara başvuruyor. Başvurular daha önce kişiye göre oluşturulmuş olan jüri tarafından inceleniyor. Her şey öncesinden planlandığı için dosyası incelenen AKP’li aday, başvurduğu üniversiteye profesör olarak atanıyor ve orada bu unvanı alıyor. Unvanı alınca, bu kişilerin daha önce klinik şefi olduğu hastane ve dolayısıyla Sağlık Bakanlığı ile ilişkisi resmi olarak kesilmiş oluyor.

Artık ‘profesör’ olan bu kişilerin, atandıkları Rize ve Kafkas Üniversiteleri’ne gidip görev başı yapmaları gerekiyor ama gitmek istemiyorlar. Ankara, İzmir ve İstanbul gibi uzak kentlerde yaşayan bu kişiler için buna da bir yöntem bulunmuş. Kişinin başka bir kurumda geçici olarak görevlendirilmesinin önünü açan 2547 sayılı YÖK Kanunu’nun 38’inci maddesi imdatlarına yetişiyor. Atamalardan 15-20 gün sonra Sağlık Bakanlığı, bu kişilerin atandığı üniversitenin rektörlüğüne, bu ‘profesörlerin’ 38. maddeye göre Bakanlıkta görevlendirilmesi ile ilgili olarak başvuruyor. Rektörlük de bu başvuruyu onaylayıp, o kişileri Sağlık Bakanlığı’na 1 yıl süre ile görevlendiriyor. Sağlık Bakanlığı da o ‘profesörü’ daha önce klinik şefi olarak görev yaptığı aynı kliniğe şef olarak görevlendiriyor. Bu şekilde bir yıl dolduktan sonra tekrar bir yıl daha görevlendirme yapılıyor. Böylece AKP yandaşları üniversitede görev yapmadan eski işine devam ederek, profesörlük unvanını almış oluyor.

BEDAVADAN PROFESÖRLÜK

SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun ANF’ye yaptığı açıklamada, Sağlık Bakanlığı’nın şimdiye kadar bu şekilde 40 kişiye profesörlük unvanı verdiğini ancak sendika olarak bunlardan 32 tanesini belirleyebildiklerini söyledi. Hükümetin Bakanlığa bağlı diğer birimlerde de başka şekillerde hülleler yaptığını belirten Bedriye Yorgun, Sağlık Bakan’ının halen 821 tane klinik şefi ve şef yardımcısı atama hakkının olduğunu belirterek, bunlar için de aynı yöntemin izleneceğini söylüyor. Yorgun, hükümetin bu şekilde yandaşlarına bedavadan profesörlük dağıtarak, kadrolaştığının altını çiziyor.

Bu yandaş kişilerin şayet profesörlüğü ve taşradaki üniversiteyi gerçekten istemiş olmaları durumunda neden 38’inci maddeye dayanarak yapılan görevlendirme ile eski görevlerine geri geldiklerini soran Yorgun, “Bu kişilerin 38’inci maddeye göre görevlendirilerek gelmeleri gerekli değildir. Eğer boş Bir kadro var ve eğitim yapılıyor ise Bakanlık önce kendine bağlı EAH’lardan görevlendirme yoluna gitmelidir. Diyelim ki Bakanlık kendi EAH’larından görevlendirme olanağı bulamadı ya da o branşta vekalet edebilecek kimse yok. Peki çözüm Kars’tan, Rize’den, Hatay’dan getirmek mi? örneğin Ankara’da Hacettepe, Ankara Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Başkent Üniversitesi gibi önde gelen fakülteler var. Şayet Bakanlık iyi niyetil olsa buralardan görevlendirme yoluna giderdi” diye konuştu.

GECEKONDU TIP FAKÜLTELERİ

Rize ve Kafkas Üniversitesi Rektörlüklerine, “Madem profesör ihtiyacınız vardı, YÖK de size bu kadroları verdi. Bu ihtiyacınıza rağmen size atanan bu profesörlerin tekrar eski yerlerine görevlendirme taleplerini neden kabul ediyorsunuz” sorusunu yönelten Yorgun, “Aklımıza, işlevi olmayan, eğitim yapmayan, gecekondu tıp fakültelerini yandaşları profesör yapmak için açıldığı geliyor” dedi.

ÇALIŞMA BARIŞINI DA BOZUYOR

Bu durumun çalışma barışını da bozduğunu belirten Yorgun, eğitim ve araştırma hastanelerinde klinik şefi olarak görevlendirilen bu profesörlerin hakları olmadıkları halde maaşlarına ek olarak kurumun döner sermayesinden 3-4 bin TL ücret aldıklarını söylüyor. Yine 38’inci maddeye göre yapılan görevlendirmenin ikinci görev olduğunu, yani kişinin birinci görevini de yerine getirmesi gerektiğini ifade eden Yorgun, “Yaptığımız araştırmaya göre bu kişiler birinci görevlerine gitmiyorlar. Kağıt üzerinde gitti görünüyor. Bu konuda da YÖK’e suç duyurusunda bulunduk” diye konuştu.

SES’in tespit ettiği hülle yoluyla profesör olan kişilerin isimleri şöyle:

Hüseyin Katılmış, Selami Akkuş, Mehmet Bilge, Erol Şener, Engin Bozkurt, Ahmet Kutluhan, Mevlana Derya Balbay, Halil Arslan, Şabar Şimşek, Ali Çayköylü, A.Filiz Avşar, Ahmet Yaser Müslümanoğlu, M. Zafer Berkman, Yüksel Altuntaş, Burhan Dadaş, Suat Turgut, Vedide Tavlı, Mustafa Öncel, Ali Coşkun, Osman Güler, Erhan Reis, Mehmet Fatih Avşar, Yüksel Yılmaz, Ali İhsan Taşçı, İhsan Karaman, Selami Albayrak, Münir Demirci, Adil Eryılmaz, Ahmet Metin, Ömer Anlar, Ali İhsan Dokucu, Bekir Çakır.

Hiç yorum yok: