3 Temmuz 2010 Cumartesi

‘Taşeron’ AKP İsrail’den özür diledi!

AKP hükümeti, Türkiye’nin iç sorunlarında olduğu gibi, Filistin halkının acılarını da hep sömürü malzemesi olarak kullandı. En son, sözde Filistin halkına yardım adı altında örgütlediği Mavi Marmara gemisine İsrailli komandoların saldırısı sonucu 9 Türk vatandaşının yaşamını yitirmesi, AKP hükümetinin balonunu patlatmıştı. Yeni Osmanlıcılık hayallerine kapılan ve İslam toplumlarının liderliği havalarına bürünen Türk Başbakan Recep T. Erdoğan, bu olayla karizmadan çizik yemişti...

İsrail komandolarının Türk gemisine saldırısıyla, Kürt gerillaların İskenderun’da gerçekleştirdikleri ve Türk donanmasından 6 askerin öldüğü eylemin aynı güne denk gelmesi üzerine, hem AKP yetkilileri hem de Türk basını, Kürt hareketine yönelik ‘taşeron’ suçlamasında bulunmuştu. Bu suçlamalarla, Kürt hareketinin sözde İsrail ve Batılı güçler tarafından kullanıldığı (!) ima edilerek, kamuoyunda Kürtlerin özgürlük talepleri kriminalize edilmek istenmişti. Gerçi bu mantıktan yoksun iddia, Türk devlet yöneticilerinin ve basınının, Kürt mücadelesinin başından bu yana kullandığı en ucuz ve popülist suçlamadır.

İsrail ve Türk devleti, Batılı sistemin ve özellikle de ABD’nin Ortadoğu’daki iki karakolu ve dayanağıdır. İsrail devleti, kuruluşundan (1948) bu yana bölgede Türk devletinin en büyük bölgesel ittifakı ve işbirlikçisi olmuştur. Her iki ülkenin dış politikaları, ABD çıkarlarını da güvenceye alma ekseninde şekillendiğinden, bu iki güç arasında bugüne kadar ciddi bir sorun yaşanmamıştır.

Türkiye, özellikle Kürt gerillalara karşı savaşta kullandığı askeri tekniği İsrail’den almakta, İsrail’in Filistinli direnişçilere karşı uyguladığı savaş taktiklerinden faydalanmaktadır. Bugün de özellikle askeri ve istihbarat konularında her iki ülke birbiriyle içli dışlı bir pozisyon arz etmekte, düzenli ortak askeri tatbikatlar yapmaktadırlar... Hatırlanacağı gibi, Mavi Marmara olayından sonra Türk yetkililer, “İsrail özür dilemezse, ilişkilerin askıya alıncağı” gibi yalnızca şovdan ibaret çıkışlarda bulunmuştu. Türk hükümet çevreleri bu kabadayıca çıkışları yaparken bile inandırıcılıktan uzak bir görünüm sergilediler. İlişkileri kesmekten söz eden hükümet ve Başbakanı, İsrail’le yapılan silah antlaşmalarına dokunulmayacağını ilan ediyordu.

İşin ironi yönü ise; Türk hükümeti, ne yapacağını, ne söyleyeceğini ve nasıl tepki göstereceğini bilmez bir şaşkınlığı sergilerken, aynı gündem içinde Kürt Özgürlük Hareketi’nin İsrail ve Batı ‘taşeronu’ olduğunu iddia ederek, kendisini kamuoyu gözünde komik bir duruma sokuyordu.

Üstten, ABD ve diğer Batılı güçler tarafından şekillenmiş Ortadoğu gerçekliğinde ne Türkiye İsrail’siz, ne de İsrail Türkiye’siz yapabilir... Bu ülkeler, Batı’nın iki gayrı meşru çocuğudur... Halkarın gerçekliği temelinde değil, bu gerçekliğe rağmen şekillenmiş yapılardır... Zalimdirler ve halklara dayattıkları zulüm düzenlerini süreklileştirmek için birbirlerine muhtaçtırlar...

İşte, İsrail’e daha bir iki hafta önce atıp tutan, sözde ilişki kesme tehditleri savuran Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, İsrail Sanayi, Ticaret ve Çalışma Bakanı Benyamin Ben Eliezer ile Brüksel’de gizli görüştüğü ortaya çıktı. Hem de İsral hükümetinde ilgili bakanının bile haberi olmadan ve bizzat Türk hükümetinin talebiyle...

Gizlenmelerinden, kamuoyu önünde açıktan görüşmekten korktukları anlaşılıyor. “O kadar atıp tuttuk; kamuyouna rezil oluruz” diye düşünmüşlerdir belki de...
Herhalde Davutoğlu, “Siz bakmayın, kamuoyu önünde atıp tuttuğumuza; biz sizi kırar mıyız!” diyerek İsrailli Bakan’dan özür bile dilemiştir. E tabi, ajansların geçtiği haberlere göre, bu görüşmeyi ‘büyük abi’ Obama ayarlamış.

Yani öyle İsrail’in Türkiye’den “özür dilemesi” gibi bir durum yok ama Türkiye’nin İsrail’den özür dilediği anlaşılıyor... Zaten Erdoğan da G20 Zirvesi için Kanada’dayken, “ortaklar arasında bazen geçici anlaşmazlıklar olabilir” kabilinde mırıldanmamış mıydı...

Bu ‘taşeron’ meselesi de herhalde bu şekilde netleşmiş oluyor!.. Türk devletinin yöneticileri ve mecut AKP hükümeti zulmün taşeronluğunu kimseye kaptırmaz. Çünkü, taşeronluk yapmadan ayakta duracak durumda değildirler...

Sekiz yıllık iktidarı sonunda AKP’nin tüm foyası ortaya çıkmıştır... Hep yapacakmış gibi yaptı; sorunları sömürdü, rantını yedi ve üzerine oturdu.
‘AKP’ kod adlı taşeron firmasında çalışanlar dışında kimsenin durumunda bir değişiklik ve düzelme olmadı... Zalim zalimliğiyle, mazlum mazlumluğuyla kaldı...

Okunma: 276

Hiç yorum yok: