28 Haziran 2010 Pazartesi

Facebook Etkisi

“Beş yıl içerisinde Facebook’ta olmak yada olmamak arasında hiçbir fark kalmayacak. İnsanlarla iletişime geçtiğiniz her yerde Facebook olacak” açıklamaları şirketin “derin ilişkileri” içerisinde yer alan eski bir çalışanının The Facebook Effect (Facebook Etkisi) isimli kitabın belki de en korkutucu parçalarını oluşturuyor.

Facebook’un dünyadaki otoritesi için planları kendini insanların paylaşım ve bağlantı ağı olma iddiaları ile doğdu. 400 milyonu aşkın üyesinin ortalama 130 arkadaşı var. Pek çok ınternet sitesi, New Scientist de dahil olmak üzere, okurlarını sitelerinin içeriklerini Facebook’ta paylaşmaları konusunda cesaretlendiriyor. Kullanıcılar yalnızca Facebook’ta olan oyunlara bağımlı hale gelmiş durumda. Elektronık Posta kullanmak yerinde site içi mesajlaşmalar yaygınlaşıyor. Facebook kullanıcılarının başka bir alana kaymasını engelleyecek korkunç bir altyapı oluşturuyor. Kullanıcılarının yarıdan fazlası her gün siteye en az bir kez giriş yapıyor.

Facebook’un bu sınırsız yayılımını hoş mu karşılamalıyız? Harvard Üniversitesi’ndeki ilk yılında siteyi inşa eden Mark Zuckerberg Facebook’un insanların paylaşımını ve bağlantılarını geliştirmek için var olduğu konusunda iddiacı. Böylesi bir iddia konusunda şüpheci olmamak için hiçbir neden yok: Zuckerberg’in Facebook’taki payı 4 milyar dolar. Ancak gazeteci David Kirkpatrick Zuckerberg’in bu vaatlerini her zaman kısa dönemli karının üstünde tuttuğuna dair belirlemeleri var.



Kirkpatrick'in mantığı ilginç. Ancak kafa karıştırıcı olan Kirkpatrick’in patronun samimiyetinin her şey olduğuna dair bizi ikna etme çabası. Kurucusunun samimiyeti Facebook’un gücünün iyiye kullanıldığına dair bir işaretmiş havası yaratıyor ve sitenin yaşamlarımız üzerindeki etkisini göz ardı ediyor.


Zuckerberg’in Facebook’un politik eylemler için bir çağrı alanına dönüşmesi konusunda heyecanlı olduğu belirtiliyor. Kirkpatrick 2009 yılında düzenlenen araştırmaların sitedeki politik grupların üyelerinin gerçek dünyadaki politik aktivitelerinde artış olduğunu söylüyor. Ancak Kirkpatrick aynı araştırmanın Facebook’un insanların politik bilinçleri üzerinde hiçbir etkiye sahip olmadığını ortaya çıkardığını dile getirmiyor. Facebook politik onayı güçlendirebilir ancak insanlara arkadaşlarının politik aidiyetlerini dayatmak sürü psikolojisini tetiklemek anlamına da gelebilir.

Daha da sorunlu bir durum özel şirketlerin dünyanın iletişim kanalları üzerindeki bu hâkimiyeti noktasında ortaya çıkıyor. Elbette, hâlihazırda pek çok özel posta şirketine ya da telefon şirketine güvenmek zorundayız. Ancak Facebook kullanıcıları kişisel bilgilerinin paylaşımı konusunda sürekli olarak istemedikleri değişikliklere maruz kalıyorlar. Facebook bu değişiklikleri kendi “açıklık” misyonunun bir parçası olarak açıklıyor. Ancak her değişikliğin reklamlar ve reklamcılar için daha çok malzeme/bilgi anlamına geldiği göz önüne alınmıyor.

Facebook ayrıca sitenin içeriği üzerine de sıkı bir kontrol uyguluyor. Pekin’in eleştirildiği sayfalar hiçbir neden gösterilmeden Şubat ayında Facebook’tan kaldırıldı. Yine aynı zamanlarda Facebook üzerine alaycı bir kitap yazan Arjantinli bir yazarın profili silindi. Bu eleştirilere göre, tüm bu durumlarda Facebook sayfaları ancak medyada yer alan eylemlerin ardından kullanıma soktu ancak şirket yöneticileri bunun teknik hatalardan kaynaklandığı konusunda ısrarcılar.

Eğer Kirkpatrick'in mantığı geçerli ise sayfaların kaldırılmasının eleştiriyi engellemek gibi bir amacının olmaması lazım. Ancak bir gün Zuckerberg Facebook’tan ayrılırsa ve şirketin etik değerleri değişirse Facebook iletişimimiz üzerinde bambaşka bir hâkimiyet kurabilir. O gün gelmeden önce, toplumsal etkileşimlerin tam göbeğinde böylesi bir ticari örgütün durmasının tehlikeleri üzerine sorular sormaya başlamaya değer.

* Jim Giles’in www.newscientist.com adresindeki makalesi ANF tarafından Türkçe’ye çevrildi


Jim Giles

Hiç yorum yok: