27 Haziran 2010 Pazar

AKP Gerçeği

KCK Kürdistan’da yeni bir mücadele dönemine girildiğini nedenleriyle birlikte açıkladı.

KCK Kürdistan’da yeni bir mücadele dönemine girildiğini nedenleriyle birlikte açıkladı. Her şeyden önce de AKP’nin çözüm değil,
oyalama ve tasfiye politikası izlemesinin bu durumu ortaya çıkardığının altı çizdi.
Herkes de biliyor ki 1999 yılında gerillanın sınır dışına çıkarılmasından sonra Kürt sorununun çözümü için adım atılmadı. Gerillanın çekilmesi ve sürekli demokratik çözüm ve barış çağrıları bir zayıflık olarak değerlendirildi. Çözüm yerine zamana yayılmış çürütme ve tasfiye politikası yürütüldü. Bu politikaya karşı gerilla 1 Haziran 2004 yılında direnişe geçti.
Bu dönem Türkiye’de yıllarca tartışıldı. Birçok çevre beş yıl hiçbir şey yapılmamasının büyük bir hata olduğunu dillendirdi. Ne var ki AKP hükümeti 1999-2004 arasındaki dönemden hiçbir ders çıkarmayarak o dönemdeki politikanın farklı bir versiyonunu son yıllarda uyguladı.
AKP 2006 yılına gelindiğinde gerilla eylemleri karşısında çok sıkışmıştı. Hem aracılar yoluyla hem de doğrudan Kürt Özgürlük Hareketine haber göndererek ateşkes olursa bir şeyler yapacağını iletmiş, ama ateşkes yapıldıktan sonra hiçbir adım atmayarak 2007 seçimlerine kadar oyalama politikası yürütmüştür. 2007 seçimleri öncesi “içeride hal ettik mi ki dışarı gidelim” diyen Erdoğan, seçimleri kazanıp Gül’ü cumhurbaşkanı seçtirdikten sonra savaş hükümeti haline gelmiş, yaptığı ilk iş savaş tezkeresi çıkarma kararı olmuştur. 5 Kasım 2007 Erdoğan-Bush görüşmesinden sonra PKK ortak düşman ilan edilmiş; uçaklarla bombalar yağdırılmış; yeni bir Sarıkamış olan Zap yenilgisiyle sonuçlanan kara operasyonu yapılmıştır.
İçeride ve dışarıda geniş bir çevrenin desteğini alan AKP hükümeti, yerel seçimlerde DTP’yi yenilgiye uğrattıktan sonra çok yönlü saldırı yaparak Kürt Özgürlük Hareketine darbe vurup bitirmek ya da marjinalleştirmek istemiştir. Bu seçimde Güney Kürdistanlı siyasi güçlerin ve bunların Kuzey Kürdistan’da etkilediği çevrelerin de desteği alınmıştır. Ne var ki AKP hükümeti bu defa da istediği sonucu alamamıştır.
Eğer 29 Mart 2009 yerel seçimlerinden AKP başarılı çıksaydı Hewler’de bir Kürt konferansı yapılarak PKK’ye teslim ol, silahları bırak çağrısı yapılacaktı. Bu çağrıya boyun eğse zaten biterdi. Boyun eğmediğinde ise Kürt örgütlerinin çağrısına uymayan ve dışlanan PKK’nin üstüne çok şiddetli gidilecekti. Ne var ki evdeki hesap Kürt halkının iradesinden geriye dönmüştür.
29 Mart seçimleri Türkiye devletine ve hükümetine bu sorun ne zorla ne siyasi yollardan bastırılabilir mesajını vermiştir. Bu sonuç karşısında yapılması gereken, Kürt sorununun çözümü için demokratik adım atmakken AKP tersini yapmıştır. Bir taraftan saldırılarla daraltma, bir taraftan oyalama ile yeni bir seçime kadar Kürt Özgürlük Hareketini atalet içine sokma politikası yürütmüştür. Her seçim öncesi izlediği bu yönlü politikaya yine başvurmuştur. 2010 sonbaharında yapmayı düşündüğü yeni bir saldırı planlayıp Özgürlük Hareketini tasfiye ederek Kürt sorunundan kurtulmayı hesaplamıştır.

Bu durumu gören Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi “çözüm için adım atın, oyalamalarla bu işi yürütemezseniz” çağrıları yapmasına rağmen ciddiye alınmamıştır. Bunun sonucu Kürt Halk Önderinin 18 yıldır sabırla yürüttüğü demokratik çözüm politikası anlamsız hale gelmiştir.
Kürt Özgürlük Hareketi bu oyuna ve oyalamaya dur deyince AKP sözcüleri ve yandaş kalemşorları cıyak cıyak bağırmaya başlamıştır. PKK’yi Ergenekon yönlendiriyor, bu tutmayınca İsrail yönlendiriyor biçiminde bir karalamaya yönelmişlerdir. Başbakan “biz ne zaman bir şeyler yapmak istesek o zaman terör örgütü devreye giriyor” biçiminde laflar ediyor. Demagojiyle, kara propagandayla gerçeklerin üstünü örtmeye çalışıyorlar.
Öncelerini bir tarafa bırakalım, 29 Mart seçimleri bir çözüm fırsatıyken siz ne yaptınız? KCK tek taraflı eylemsizlik kararı almışken siz ne yaptınız?
13 Nisan’da ilan edilen tek taraflı eylemsizlik kararından bir gün sonra yüzlerce DTP’liyi tutuklayarak cevap vermediniz mi? Açılımdan söz edip herkesten düşünceler alınırken demokratik çözümde ısrarlı olan ve Kürt halkı tarafından dikkate alınan Kürt liderliğinin Yol Haritası’nın kamuoyuna yansımasını siz engellemediniz mi? Bir Yol Haritası’ndan, bir düşünceden bu kadar korkan sizin hükümetiniz değil miydi? Bu Yol Haritası’nın öğrenilmesinden sonra İmralı, Kürt Özgürlük Hareketi ve DTP’ye karşı psikolojik bir harekat yürüten siz değil miydiniz? Kürt halkının barış gruplarına barış umuduyla sahiplenmesine karşı bir propaganda saldırısı başlatan ve silbaştan ederiz diyen kimlerdi? DTP’nin kapatılması, belediye başkanları ve yüzlerce siyasetçinin tutuklanması bırakalım açılımı, olsa olsa bir tasfiye saldırısının uygulanması değil miydi? Bu tutuklamalarla yürüttüğünüz tasfiye politikası önündeki engellerin kaldırılması hedeflenmedi mi? 2-3 yıl içinde binlerce Kürt çocuğu zindanlara atılmadı mı?
Başbakanın ne zaman bir şeyler yapmak istenildiğinde terör örgütü ortaya çıkıyor sözünün neresine bu uygulamalar yerleştirilebilir? Bu uygulamalar Kürt Özgürlük Hareketinin ilan ettiği eylemsizlik kararı ve tanıdığı çözüm fırsatını sabote etmek değil de nedir? Askeri operasyonlar ve birçok insanın ölümü ile mi demokratik çözüm olur?
AKP hükümeti hiç kimseyi kandırmasın! Kürt Özgürlük Hareketi hiçbir hükümete tanımadığı fırsatı 8 yıl AKP’ye tanımıştır. Bazı misilleme eylemleri dışında özellikle 2006 Ekim ayından bu yana 4 yıllık zamanda çözüm için adım atma ortamı tanınmışken ciddi hiçbir adım atılmamıştır. Sadece tasfiye saldırısını meşrulaştırmak için açılan TRT 6 ile Kürtler oyalanıp siyasi egemenlik ve kültürel soykırım sürdürülmek istenmiştir.
Bölgede İran-Irak ve Suriye ile anti Kürt ittifakı kuruyor. Her gün kuşatma yaptık, artık sonları geldi; tasfiye olacaklardır çığlıkları atılıyor. Bu tasfiye söylemleri her türlü saldırı ile pratikleştiriliyor. Ama hala başbakan Kürtlerin gözünün içine bakarak bir şeyler yapmak isterken bunlar eylemlilikle önlemek istiyor biçiminde yalan söylüyor. Bu kadar açık yalan söylemek Kürtleri ve demokrasi güçlerini aptal yerine koymaktır.
Nasıl ki 1999-2004 arası yılları doğru kullanılmamışsa son yıllar da böyle heba edilmiştir. Çünkü Kürt sorununun çözümünde bir irade hala ortaya çıkmamıştır. Bu nedenle oyalama ve tasfiye yolu seçilmiştir.
Birçok yazar ve AKP destekçisi de AKP’nin açılım dediğini, ama hiçbir şey yapmadığını söylüyor. Hatta Obama gibi geldi, Bush gibi oldu denildi.

AKP hiçbir zaman demokrat olmadı; hiçbir zaman da Kürt sorununu çözme diye bir şey düşünmedi. Sadece sorun var deyip bir şeyler yapılacağı umudu vererek hükümette kalma ve kendini güç yapmayı hedefledi.
AKP için üç dönem vardır.
Birincisi; Kürt Özgürlük Hareketinin geriye çekildiği ve Kürt sorununun kendini yakıcı hissettirmediği ucuz demokratlık dönemi. Kürt sorunuyla ilgili olmadığı müddetçe demokratlık yapmak Türkiye’de en kolay işlerdendir. Avrupa birliği görüşmeleri de Kürtleri de ilgilendirecek müktesebatlara geldiğinde tıkanmıştır.
İkinci dönem; Kürt sorunu yakıcı olarak gündeme geldiğinde ilk önce oyalama, sonra Kürt Özgürlük Hareketini en iyi ben ezerim üzerinden iktidarını sürdürme dönemi.
Üçüncü dönem; 29 Mart seçimleriyle birlikte eski politikanın iflas edip devlet; bazı kültürel argümanlarla siyasi meşruiyet sağlayarak siyasi egemenliği ve kültürel soykırımı devam ettirecek yeni bir Kürt politikası inşa etme kararı alınca bu yeni Kürt politikasını ancak ben kabul ettirebilirim; bu nedenle devletin başat ideolojik siyasi gücü ben olmalıyım dediği ve bu konuda devleti ele geçirme hamlesi yaptığı dönem.
Kürt Özgürlük Hareketi duruşu ve tutumuyla AKP’nin demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümünü ifade etmeyen bu politikalarını boşa çıkarınca bunun öfkesini Kürt Özgürlük Hareketine çirkince saldırarak çıkarmak istemektedirler. Ancak AKP ve yandaşları başkalarını kandırsa da Kürt halkını kandıramaz. Çünkü Kürtlerin yaşadığı sanal dünya değildir. AKP’nin tasfiye politikalarını her gün yaşayarak bilince çıkarmışlardır. Özcesi 1999-2004 arası nasıl heba edilmişse AKP de kendi hükümeti döneminde oyalama ve kandırmayla bu süreci hiçbir şey yapmadan geçiştirmek istemiştir.
2004 1 Haziran direnişi başladığında bu, Güney Kürdistan kazanımlarını yok etmek için yapılan bir provokasyon olarak değerlendirilip karalama ile engellenmek istenmiştir. Ancak kısa sürede görülmüştür ki Güney Kürdistan kazanımlarını esas koruyan ve bölge ülkeleri tarafından tanınmasını sağlayan bu direniştir.
Kürt Özgürlük Hareketinin oyalama dönemine son vermesi de AKP’nin olmayan açılımlarını ortadan kaldırma ve demokratikleşmeyi engelleme biçiminde gösterilip bir kara propaganda ile engellenmek istenmektedir. Ancak bu direniş dönemi de kendine demokrat söylemlerin son bularak gerçek demokratikleşme döneminin önünü açan bir dönem olarak tarihe geçecektir.

Hiç yorum yok: