19 Mayıs 2010 Çarşamba

Karadeniz'de Yeni Güç Dengeleri

1853 senesinde, müttefikler İngiltere, Fransa, Piyemote-Sardinya ve Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya’sı arasında Kırım savaşı yapılmıştı.Bu savaş, Akdeniz ve doğu Avrupa’da çarlık Rusya’sının yayılmacı politikaları sebebiyle çıkarları tehlikeye giren Batı’nın ilk kez Rusya’ya açtığı savaştı. Kırım tarih boyunca jeostratejik konumu sebebiyle çekim merkezi olmuştur.Osmanlı’nın 300 yıllık kapalı denizi Karadeniz, enerji mücadelesinin öne çıktığı 21. yüzyılda da yeniden ısınmakta olup bu mücadelede Kırım en stratejik bölgeyi oluşturmaktadır.

Öte yandan 2006’dan itibaren Rusya, ortaya çıkan bazı belirtiler de eski Doğu bloku lideri Rusya ile ABD arasında kılıçların kınından çekildiğine dair öngörüleri doğruluyor.Bir yanda ABD’nin Rusya’yı çeşitli bölgelerden kuşatmaya yönelik faaliyetleri yoğunlaşırken öte yanda bundan rahatsızlık duyan Rus yetkililer ise askeri faaliyetlerini artırarak ABD’yi tehdit etmekten geri durmuyorlar.ABD’nin eski doğu bloku ülkelerindeki etkinliğinin artması,örneğin Polonya ve Çek Cumhuriyetinin füzesavar sistemlerini topraklarına yerleştirmeyi kabul etmesi,Romanya ve Bulgaristan’ın ABD’ye üs vermesi Rusya’yı ciddi anlamda rahatsız etmektedir.Ancak Rusya’yı bunlardan çok daha fazla huzursuz eden husus ise ABD’nin bir süredir durulmuş gibi gözüken Karadeniz üzerindeki emellerinden vazgeçmemiş olması gerçeğidir.

ABD 2006’da NATO Riga zirvesinde ‘demokratik çok taraflılık’ fikri bağlamında ‘küresel işbirliği’ şemasını ortaya attı.Müttefikleri tarafından isteksizce ve birazda muğlak bir şekilde desteklenen küresel işbirliği şemasına göre, NATO görev alanı dışındaki bölgelerde de bölge ülkeleriyle askeri operasyonlar dahil işbirliği yapmalıydı.Büyük Ortadoğu projesinin yan ürünü olarak ortaya atılan Geniş Karadeniz veya Büyük Karadeniz projesi,canlanan transatlantik ilişkilerin ve aynı zamanda ‘demokratik çok taraflılık’ fikrinin uygulanması olarak görülmelidir.Eski Sovyet alanında sınırlı etki araçlarına sahip olduğunun farkında olan ABD,söz konusu bölgenin genişlemiş Avrupa ve geniş Ortadoğu arasında bulunmasından ve kilit enerji transit bölgesi olmasından dolayı,Avrupa güvenliği açısından hayati önem taşıdığı gerekçesiyle büyük Karadeniz’in Avrupa tarafından kapsanması gerektiğini ileri sürmektedir. Avrupa ve ABD’nin ortak çıkarlara sahip olduğu savıyla temellendirilen Geniş Karadeniz bölgesinde transatlantik işbirliği fikrinin doğal sonucu olarak Ukrayna,Moldova,Azerbaycan ve Ermenistan’ın NATO yoluyla Batı’ya bağlanması ‘kalıcı barış’ adına ABD tarafından önerilmektedir.Rusya’nın muhtemel tepkisinden dolayı bazı NATO ülkeleri bu plana tereddütle yaklaşmışlardır. Nitekim Putin,2007 Münih konferansında bu plana oldukça sert tepki vermiştir.

KARADENİZ’İN STRATEJİK DERİNLİĞİ


ABD’nin Rusya çevresinde girememiş olduğu tek bölge olan kapalı deniz Karadeniz’ de, Aktif Çaba adlı NATO deniz gücünün konuşlandırılması planları bilindiği gibi Türkiye ve Rusya’nın müşterek gayretleriyle 2006’da engellenebilmişti.Ne var ki,Bulgaristan ve Romanya’da deniz üsleri kurmak için anlaşmalar yapan ABD,isteğini ertelemiş gibi görünse de Karadeniz’e girmekte ısrarlıdır. Stratejik önemi olan Karadeniz’de bayrak gösteremezse Rusya’yı kuşatma politikasında zaafiyetler oluşacağı, gelecekte özellikle enerji hammaddelerinin güvenli geçişi ve Kafkasya’dan Orta Asya’ya uzanan İslam ülkelerinin Ilımlı İslamcı yeşil kuşak ile kontrolü açısından sorunlar çıkabileceğinin farkındadır.Bu nedenlerle Karadeniz çevresinde ve özellikle Ukrayna ve Gürcistan’da gün geçtikçe güçlenen ABD’nin, emperyalist emellerini sadece havadan sağladığı bağlantılarla gerçekleştirmek isteyeceği düşünülmemelidir.

ABD’NİN KARADENİZ HEDEFLERİ


ABD’nin Karadeniz ve çevre bölgelerine ait ana hedefi:
• Soğuk savaşın sona ermesini takiben ortadan kalkan Avrupa’daki Rus etkisinin yeniden canlanmasını önlemek.
• Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO’ya entegre ederek Rusya’nın Karadeniz’deki stratejik konumunu daha da kısıtlamak.
• Kendisinin ve Avrupa’nın enerji güvenliğini sağlamak amacıyla gerektiğinde Kafkasya ve Hazar bölgesine müdahale edebilmek için Karadeniz’de jeostratejik üstünlüğü ele geçirmek.
ABD bu üç hedefe ulaşabilmek için Kafkasya bölgesinde,caydırıcı ve politik kontrolü sağlayabilecek daimi bir askeri gücü konuşlandırmakta kararlıdır.Romanya ve Bulgaristan ile birlikte fotoğrafın parçaları bir araya getirildiğinde ABD’nin Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra NATO’nun genişleme stratejisini kullanarak askeri yığınağını Avrupa’dan Karadeniz ve Kafkasya’ya kaydırmaya çalıştığı açıkça görülmektedir.

KİLİT ÜLKE: UKRAYNA


Ukrayna, Gürcistan ve Azerbaycan ile birlikte ABD‘nin plan ve stratejilerinde kilit ülke konumundadır. Ukrayna’nın politik olarak tamamen ABD’ye entegrasyonu halinde (NATO ve AB üyeliği) Hazar enerji bölgesine 1000 km daha yaklaşılmış olacak,Karadeniz bağlamında doğu-batı ekseninde en süratli ve ucuz enerji akışı sağlanacaktır.Ayrıca Ukrayna’nın saf değiştirmesiyle Rusya, Soçi ile Novorisisk arasındaki dar bir kıyı şeridine hapsedilerek donanması kontrol altına alınıp Rus anavatanı kıskaca alınacaktır.

ABD uluslar arası siyasi konjonktöre bağlı olarak en geç 5 yıl içinde Ukrayna’yı NATO üyesi yapmayı planlamaktadır. Turuncu ‘devrimle’ ABD saflarına çekilmeye çalışılan Ukrayna’da yönetim NATO’ya girmekten yanaysa da ülkenin doğusundaki halk Rusya’nın etkisiyle buna açıkça karşı çıkmaktadır.Kaldı ki Rusya ile ilişkilerinde enerji bağımlılığını azami ölçüde yaşayan Ukrayna’nın NATO üyeliğinin kolay olmayacağı açıktır.

NATO HEVESLİSİ GÜRCİSTAN


Ukrayna’da durum bu şekildeyken,Türkiye’nin stratejik yaşam alanında, Karadeniz’le Kafkas ülkeleri arasında köprü konumunda ve Kafkasları kontrol açısından stratejik bir konumda olan Gürcistan’da hem yönetim ve hem de halk NATO üyeliğinden yana eğilim göstermektedir.

Ne var ki NATO’ya giriş kriterleri anımsandığında bunun çok da kolay olamayacağı açıktır.Çünkü üyeliğe kabul edilecek ülkenin sınır anlaşmazlığı ve iç çatışmalarla malul olmaması gerekmektedir. Gürcistan açısından ise bu tür sorunlar çok büyük boyutlarda mevcuttur. Gürcistan Güney Osetya ve Abhazya konularında Rusya Federasyonu ile ciddi şekilde çatışma içerisindedir.Gürcistan’ın NATO’ya birkaç yıl içerisinde girmesi halinde Rusya’nın, etkin olduğu Ermenistan ve bir ölçüde etkili olduğu Azerbaycan’daki gücü giderek azalacaktır.Rusya’nın bugün bu ülkelerle Abhazya ve Güney Osetya üzerinden sağladığı bağlantı da ortadan kalkacaktır. Bu husus Rusya’nın kuşatılma psikolojisini ve Gürcistan’a karşı son bir yıl içerisinde takındığı sert ekonomik ve siyasi tavırları açıklayan nedenlerden birisidir. Gürcistan’ın olası NATO üyeliği bu ülkeye Rusya’ya karşı bir dokunulmazlık kazandırırken diğer yandan Gürcistan’ı militan bir ön karakol ve hatta harekat üssü olarak ABD’nin emrine verecektir.Geçmişte Kırgızistan ve Ukrayna örneklerinde olduğu üzere bölgenin ‘renkli devrimlerini’ desteklemiş olan Gürcistan, Rusya ve Orta Asya içlerine bir hançer gibi saplanarak ABD adına 5.kol faaliyetlerinde daha militanca tavırlar sergileyecektir.Keza Gürcistan kendi kaderlerini tayin etmek isteyen halklar ile (Örneğin Megrel’ler) de facto olarak kendinden ayrılmış Abhazya ve Güney Osetya’nın statülerine ileride daha da çok direnecektir.Yumuşak karnı Güney Kafkasya’da ki etkinliğinin giderek azalacak olması Rusya’yı oldukça rahatsız etmektedir.
Gürcistan’ın yakın gelecekte NATO’ya girecek olması ileride Türkiye açısından da büyük sorunlar ve ikilemler ortaya çıkarabilecek bir husustur.Türkiye ve Rusya’nın desteğiyle, barış içerisindeki Karadeniz’de, NATO’nun genişlemesi ve ABD etkisine girmesi durumunda dengelerin değişmesi yüksek olasılıktır.Rusya ile olan dengeli ekonomik ve siyasi ilişkilerin bozulması söz konusudur. Gürcistan’ın NATO üyeliği Karadeniz’deki politik ve askeri dengeleri kökten sarsarak çok tehlikeli gelişmelere yol açabilir.

ERMENİSTAN SENARYOSU


ABD Ermenistan’ı Batı blokuna entegre ederek Gürcistan-Ermenistan-Azerbaycan’dan oluşan güney Kafkasya zinciri ile Rusya’yı güneyden,İran’ı Kuzeyden kuşatmayı planlamaktadır.Bunun içinde Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığının sona erdirilmesi gerekmektedir.ABD’nin Karadeniz’e yerleşmesi ve Türkiye’nin yardımı halinde (ABD Türkiye’nin Ermenistan sınırını açmasını bunun için de ısrarla istemektedir) bu planlar kolayca hayata geçirilebilecektir.

KIRIM’DA ARTAN İSTİKRARSIZLIK


Kırım bölgesi yakın gelecekte Karadeniz’deki istikrarlı ortamın bozulmasına neden olacak potansiyel bir tehlike alanı olarak görünmektedir.Ukrayna sınırları içinde kalan Kırım Yarımadasının esas sorununu son 50 senedir yerleştirilen Rus asıllılar teşkil etmektedir.

Rusların Sivastopol’daki kiralama döneminin bitimine 10 yıl kala Kırım’daki istikrar gittikçe bozulmaktadır.Rusya’nın nihai hedefi,nufusun % 68’i Rus kökenli olan Kırım’ın referandumla önce otonom bir cumhuriyet haline getirilmesi,daha sonra Rusya’ya katılmasıdır.Bu oluşumu NATO üyesi Ukrayna’nın kabul etmemesi halinde NATO anlaşmasının 5.maddesi gereğince NATO üyesi ülkeler Ukrayna’yı destekleme durumunda kalacaklardır.Bu durumda Türkiye hem askeri destek vermek hem de NATO donanmasına Boğazları açmak zorunda kalacaktır.Böylece Türkiye Batı-Rusya çatışmasında, 150 yıl önce Kırım savaşında olduğu gibi bir kez daha cephe ülkesi olacaktır.Bu senaryo Gürcistan ve hak iddia ettiği Abhazya otonom bölgesi için de aynen geçerlidir.

KARADENİZ’DEKİ GÜÇ DENGELERİ


Dağılan Sovyetler Birliği sonrası ABD önderliğindeki Batı, Kuzey Moldovya,Beyaz Rusya ve Ukrayna hariç tüm eski Sovyet peyklerini emperyalist sisteme bağlamıştır.Bundan sonraki ABD plan ve stratejilerinin amacı Karadeniz,Hazar ve Orta Asya üzerinden benzer bir jeostratejik konuma ulaşmaktır.Bu açıdan Karadeniz,batıdan doğuya doğru uzayan jeostratejik eksenin en önemli enstrümanını oluşturmaktadır.Alternatif enerji kaynakları bakımından zengin Karadeniz ile Hazar’daki enerji kaynakları ve hidro karbonların Batı Avrupa’ya güvenli bir şekilde ulaştırılması konusunda ABD’nin petrol ve gaz devleri, Rusya’nın enerji çarları ile büyük bir mücadeleye hazırlanıyor.

Rusya’nın güvenliği açısından Karadeniz kesinlikle taviz verilmeyecek ve hiç çekinmeden savaşı göze alacak derecede önemlidir.Nitekim Rusya,ABD veya NATO askeri alt yapısının kendi sınırlarına kadar uzanması halinde,1990’da Paris’te imzalanan Konvansiyonel kuvvetlerin sınırlandırılması anlaşmasından çekileceğini açıklamıştır.

SON YERİNE


• ABD kendisi ve Avrupa’nın enerji güvenliği-sömürüsü için Karadeniz üzerinden Kafkasya yoluyla Hazar enerji bölgesine ulaşmak istemektedir.Bu maksatla NATO’yu kullanmaktadır.
• Rusya’nın kararlı duruşu sonucu şimdilik Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya girişinin ertelenmesi sağlanmıştır.
• Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliği Karadeniz’deki politik ve askeri dengeleri kökten sarsarak savaş nedeni olabilecektir.
• Kırım, Ukrayna-Rusya arasında çıban başı olarak durmaktadır.Barışçı bir çözüm bulunamaması halinde 250 senelik Rus şehri Sivastopol’un da sınırları içinde bulunan Kırım casus belli olabilecektir.
• Karadeniz’deki bir çatışmada Türkiye’nin tarafsız kalması mümkün olmayacaktır.Bu nedenle Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliğine karşı çıkılmalıdır.
• Türkiye ABD’nin Karadeniz’e yerleşmesine ve Montrö anlaşmasının en küçük bir tadiline bile izin vermemelidir.Zira Karadeniz’e yerleşen ABD , Ege ve Akdeniz’den sonra Karadeniz vasıtasıyla Türkiye’yi çepeçevre kuşatmış olacaktır.
• Türkiye ,Rusya ile yakın işbirliği içinde Karadeniz’in sadece bu denize kıyısı olan ülkelerce korunmasını ve savunulmasını sağlamalıdır.



Yazı: Ahmet HACALOĞLU K., 30.09.2007

Hiç yorum yok: