18 Mayıs 2010 Salı

İdam cezası Allah'ın emri mi?

Günümüz yönetimlerinin özellikle siyasi muhaliflere yönelik idam cezası uygulaması, sadece kendisini İslam'a refere eden ülkelere ait bir durum değildir. Çin, ABD gibi ülkelerde de insan hakları savunucularının itirazlarına rağmen uygulanan bu ceza, Suudi Arabistan, İran gibi ülkelerde de yeterince tartışmaya açılmamaktadır. Tartışmadan kaçınılmasının önemli nedenlerinden birisi, idamın bizzat Kur'an'da vaaz edilen bir cezalandırma biçimi olduğu iddiasına dayanmaktadır. Peki gerçekten durum böyle midir? Yani idam uygulaması Allah'ın emri mi mevcut rejimlerin politikası mıdır?

Fıkıh kitaplarında ele alınan kısas konusunun bugünkü idam uygulaması ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmadığını en başta ifade etmeliyiz. Zira kısas, yani işlenen suçun aynısının suçluya uygulanması idam cezası ile kıyaslanabilecek bir durum değildir.

İslam hukukunda kısas cezasının ön görüldüğü iki suç söz konusudur. Bunlardan birisi zina diğeri adam öldürmedir. Her iki fiilde de suçun sabit olması iki koşula bağlanmıştır. Birincisi failin işlediği suçu itiraf etmesi diğeri ise olayla ilgili dört şahit bulunmasıdır. Yani suçun işlenmesi sırasında dört kişinin kişiyi rahatça tanıyabilecek mesafeden görmüş olmaları gerekir.

Dahası bu dört kişinin sözlerine güvenilir olması ve kamuoyunda ahlaki olarak haklarında bir şaibe bulunmaması şartı bulunmaktadır. Bu şahitlerden birisinin daha önce yalan söylediğine dair bir iddia varsa bu ceza uygulanamaz. Osmanlı padişahlarından Yıldırım Beyazıd, bir mahkemede şahitlik yapmak istediyse de namazlarını camide değil sarayda kıldığı için şahitliği kadı tarafından kabul edilmemiştir.

Kısasın uygulanabilmesinin bir diğer şartı da mağdurun velisinin sabit olması ve varislerinin bu cezanın suçluya uygulanmasını talep etmiş olması gerekir. Devlete karşı işlenen suçlar bu durumda kısas konusu olabilir mi sorusunu, ilgililerin takdirine bırakıyorum.

Özetle İslam fıkhında yer alan ve uygulaması oldukça zor olan kısas cezası, esas itibarı ile caydırıcı niteliği ile ön plana çıkmaktadır. Oysa bugün uygulanan idam, tam bir siyasal baskı aracı olarak rejim muhaliflerine yönelik bir tavrı yansıtmaktadır.

Başta insan hakları savunucuları olmak üzere İslami kimlikleri dolayısı ile İran'da uygulanan idam cezasına karşı çıkmayı Allah'ın emrine karşı çıkmak gibi yorumlayanların son günlerde yaşananları bir kez daha masaya yatırmaları gerekmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında İstiklal Mahkemeleri eliyle uygulanan ya da 12 Eylül yönetiminin gerçekleştirdiği infazlar nasıl dini gerekçelerle savunulamazsa, bugün İran'da uygulanan idam cezaları da Allah'ın emri sanılarak meşrulaştırılamaz.

Ayhan BİLGEN

Hiç yorum yok: