19 Mayıs 2010 Çarşamba

İç Savaş için Linç Kültürü Besleniyor!


İnsanlık tarihinin katliamlar tarihi olduğu herkesçe kabul gören bir saptamadır. Belli siyasi güçler, siyasal amaçlarını hayata geçirmek, egolarını tatmin etmek için kendilerinden olmayan halkları ve farklı dini görüşü benimsemiş kitleleri ortadan kaldırmak veya sindirmek için, insanlık dışı yollara baş vurmaktan çekinmezler. Hedefe varmak için, her yol ama her yol mubahtır(!!!)
Onların insanlık ve acıma duyguları, süresiz tatile gitmiştir. Yaşlı, çocuk, hamile, hasta ayırımı yapmazlar. Hedefe kilitlenmiş bomba taşıyan uçak gibiler... Menzile varmak için, her zaman B,C, planları vardır. Hele bunlar Osmanlı’nın torunları ise, onlardan oyun, tuzak boldur. Kurdukları hükümetleri araç olarak kullanırlar. Ülkenin kalkınmasını, halkların refahını, mutluluğunu düşünmezler. Refahı, kendi dar çevrelerine sunarlar. Çağdaş demokrasi kuralların etrafından dolanırlar. Yasalarında eşitlik yazılı olmasına karşın, bunu kendi yandaşları için uygularlar. Buna karşın, demokrasi sözcüğünü ağızlarından düşürmezler. Birleşmiş Milletlerce kabul gören evrensel değişiklikleri benimser, imzalar; çucuk hakları, kadın hakları gibi.... Ama ülkesinde polise taş atan çocukları, büyükler gibi özel ağırceza mahkemelerinde yargılayıp 20 yılı aşan ceza vermekten çekinmezler. Ülkemizde, 3000 çocuk cezaevinde. Kimi hükümlü ve kimide yargılanıyor ya da bir yıldır yargılama sırasını bekliyor.
Anadolu ve Mezopotamya’da yaşıyan halklar, bu cenderenin içinde yaşam mücadelesini veriyor. Asuriler, Keldani’ler,... bu güçler tarafından, göçe zorlandı; soykırıma uğratıldı, yok edildi. Ermeniler, pekçok dünya devletlerin parlementolarında onaylandığı gibi soykırıma uğratıldı. Şimdi sıra Kürt ve Alevilerde. Aleviler kuyulara dolduruldu. Kılıçtan geçirildi. Canlı canlı yakıldı. Kurşunla, kör bıçakla öldürüldü. Kürtlerin 4 bini aşkın köyü haritadan silindi. 50-60 bin insanı öldürüldü. 20 bini faili meçhul kılıfıyla yok edildi. 3-4 milyon insanı baba ocağından sürgüne gönderildi. 20 milyon insanın kültürü, dili, örf ve ananesı yok sayıldı /sayılıyor da halen.
Katliam yapmak için kendilerine bazı gerekçeler üretiyorlar: Dini duygulardan ve hiyanetçilerden, haramzadelerden yararlanıyorlar. Genellikle dini duyguları kullanarak halkı kışkırtıyorlar. “Din elden gidiyor.”, “Bunların katli, dinimizce caizdır.”, “Din uğruna şehit düşen cennete gider.”... ve “Cihad Allah’ın emridır” gibi sloganlarla halkı galayana getiriyorlar. Karnı doğru dürüst doymayan köylü ve ezilen asker, cennette rahat etmek için, önüne gelen canlıyı katlediyor.
Birkaç örnek vermek gerekirse: Dersim katliamın mimarlarından, Bitlis’li Kürümoğlu ailesinden olup Kürt kökenli, o günün başbakanı İsmet Paşa, Alevilerin deyimiyle bir haramzade olarak, “Milliyet yegane vasıta-i iltisakımızdır (milliyetçilik tek birleştiricimizdir). Vazifemiz, Türk vatanı içinde bulunanları behemahal Türk yapmaktır. Türklere ve Türkçülüğe muhalefet edecek anasırı kesip atacağız.” (Vakit gaz. 27 Nisan 1925) diyor. Keza, Sivas demir yolun açılışında diyor ki: “Sadece Türk milletin bu ülkede etnik ya da ırki bir takım haklar istiyebilir. Başka hiç bir kişinin buna hakkı yoktur.” (Milliyet gaz. 31.8.1930). Bu görüşlerini, Şark Islahat planıyla hayata geçirmek için, katliam, yakma, yıkma ve sürgünlerle hayata geçirmeye çalışıyor. Hiyanetçi, Seyid Rıza’nın yeğeni Reyber’den para karşılığı yararlanırlar.
Koçgiri İsyanı’nda, Hiyanetçi Ginyan aşiret Reisi Murar Paşa ve Kureşan aşiret lideri Kör Paşo kullanılmıştır. Malatya katliamında (17 Nisan 1978), cami hoparlöründe, Kur’an okunur. “Din elden gidiyor. Camiler bombalanıyor” anonsları yapılır, halk galayana getirilir.
4 Eylül 1978’de Sivas’ta, yine dini duygular kullanılır. “Ey Müslümanlar! Ne duruyorsunuz? Aleviler, Koministler namazdan çıkan Müslümanlara saldırdı. Aleviler, camilere bomba attı, 300 dindaşımız öldü. Gün cihad günüdür” diyerek halk yönlendirilir katliama. Keza, 4 Temmuz 1980, Çorum’da, 5 Mart 1971’de Kırıkhan’da, 1978’de Maraş’ta ve 2 Temmuz 1993’de Madımak’ta aynı konular işlendi, katliamlar gerçekleştırıldı. Gaye hep aynı: Türk olmayan veya Türklüğü kabul etmeyen ve Hanefi mezhebini benimsemeyeni yaşatmamak, asimile etmek, sindirmek....
25-30 yıldır ülkede kirli bir savaş sürdürülüyor. Bundan başarı sağlanmıyor. Şimdi de, aleni bir iç savaşı çıkartmak için linç kültürü geliştirmeye çalışılıyorlar. Son olarak, Muğla’da bir üniversite öğrencisini linç etmeye girişmişler. Kürt öğrenci hastahanede ölüm mücadelesını veriyor. Bir çok işyeri kurşunlanmış ve tahrip edilmiş. Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek ise, BM İnsan Hakları İnceleme komisyo’nunda “Biz çocukları kelepçelemiyoruz. Hiç kimsenin cinsel, dinsel ve etnik kimliğinden dolayı ayrımcılık yapmıyoruz” diyor. Yalan söylüyor. Polislere taş attıkları için çocuklara 10-15 yıllık ceza veriliyor. 3000 çocuk halen içerde. Islık çalan çocuklara bile ceza veriliyor. Azadiye Welat gazetesının yazı işleri müdürüne 166 yıl ceza... Kürtçe selam verdikleri için siyasilere yine mahkümiyet... 
Bunun sonucu iç savaşa gitmez de nereye gider? Tek çıkar yol: İktidarını pekiştirmek için, anayasanın ucunda birkaç madde değiştirmek değil; Tüm halkların sesı olacak demokratik, çağdaş bir anayasanın hayata geçirmesiyle, halklar kardeşçe yaşar ve akan kanlar son bulur, ülke huzura kavuşur.
Yanılıyor muyum????
elbistanliali@fsmail.net

Hiç yorum yok: