8 Nisan 2010 Perşembe

Yeşil Türk Irkçısı AKP -1

AKP’NİN İDEOLOJİK KİMLİĞİ

AKP üzerine pek çok değerlendirme yapılıyor. Kimileri ılımlı İslam diyor, kimileri muhafazakar diyor, kimileri milliyetçi, kimileride liberal.

AKP’nin kendisi de kimliğini muhafazakar- milliyetçi- demokratik diye tanımlıyor. Tüm bu tanımlamalara bakıldığında ortaya bir bulamaç çıkmaktadır. Bu tanımlamaların çoğu da yanlış ve yetersiz kalmaktadır.

Çünkü bir partinin kimliği tanımlanırken, o partinin kuruluş felsefesi ve ideolojisi, programı ve uyguladığı siyaset neyse o partinin kimliği de o olmaktadır. Kimlik, geçmişin hafızası ve geleceğin tasarımıysa bir partinin kimliğini tanımlarken buna göre bir değerlendirmeye gitmek daha rasyoneldir. Bu hususlar her parti için geçerli olduğu gibi AKP içinde geçerlidir.

Zira AKP’nin ne düşündüğü, ne söylediği ve ne yaptığı 8 yıllık iktidarı döneminde açığa çıkmışken, hala AKP’nin kimliğini teşhis edememek öngörüsüzlük ve akıl yoksulluğu olur. AKP’nin ilk iktidarı dönemindeki icraatları ile ikinci iktidarı döneminde yaptıklarını birlikte ele alınca ayan beyan bir durumla karşılaşmaktayız. Karşılaştığımız bu durum, AKP’nin YeşilTürk Etnik Irkçısı bir parti olduğu gerçeğidir. AKP’nin Türkiye’de 87 yıldır uygulana gelen devletin resmi ideolojisi olan Türk etnik ırkçı adlı resmi ideolijinin dışına çıkmaması onun kimliğini ele veriyor.

İdeolojik duruşu bu iken, siyaset anlayışı da statükoculuktur. Statükoculuğu muhafazakarlığından ve Türk etnik ırkçılığından kaynaklanmaktadır. Devleti ele geçirerek iktidarı ve çıkarı uğruna her türlü değeri satışa çıkarmasından ileri gelmektedir. Tüm ilişkilerinde-diplomatik, ekonomik, siyasi, askeri ve sosyal- Kürtleri pazar konusu yapması da ahlaksız ve ilkesiz tüccar zihniyetine sahip olmasındandır. Zaten bu konuda uluslar arası finans sermayesinin zor bulabileceği ender bir hizmetçidir. Kimse Erdoğan’ın “ben halkımın hizmetkarıyım” şeklinde belirttiği ve kulağa hoş gelen söylemine aldanmasın. AKP olsa olsa uluslar arası sermayenin hizmetkarıdır.

Nereden bakılırsa bakılsın AKP’nin muhafazakar ve yeşil ırkçı bir parti olduğu anlaşılıyor. Ama ne demokratik ne de liberal bir parti olduğuna dair hiçbir veri ortada yok. Muhafazakarlık ve milliyetçilik ile etnik ırkçılık bir arada olabilir. Ama demokratik ve liberal olmak bunlarla taban tabana zıt bir olgudur. Siyaset bilimi de bunu söylüyor. Milliyetçilik ve onun en son hali olan ırkçılık, hakim üst sınıfların bir iktidar ideolojisidir. Fransız devrimi ile birlikte hakim üst sınıfların ulus devleti oluşturmada yarattığı bir ideolojidir. Bu açıdan bakıldığında ulus devletin ideolojisi de milliyetçilik ve onun azgın hali olan ırkçılık oluyor. Çünkü karla ateş ne kadar dost olabilirse milliyetçilikle onun uzantısı ırkçılık, özgürlük ve demokrasiyle o kadar dost olabilir.

Demokrasi, özgürlük ve eşitlik ise halkların, tüm etnisitelerin ve farklı inanç gruplarının doğrudan doğruya kendi kendisini yönetme olgusudur. Türkiye’de uygulandığı şekliyle AKP gibi tüccar sınıfının demokrasi maskesiyle iktidara yerleşmesi değildir. Böyle ele alındığında AKP’nin hem muhafazakarlık hem milliyetçilik hem de demokrasi bayrağını dalgalandırmaya çalışması hem bir çelişki hem de takkiyeci bir safsatadır. Çünkü milliyetçi ve etnik ırkçı olmak, hastalıklı olmaktır. Bu hastalıklı ruhla hakim sınıfların adına milyonlarca halkın katliamdan geçirilmesinin ideolojisidir milliyetçilik ve ırkçılık. Dolayısıyla milliyetçiliğin her türünün varacağı en son nokta faşizmdir. Ulus- devlette diretmenin de varacağı zirve faşizmdir. Faşizmin ardından gelecek olanda zorunlu olarak çöküştür. Bu nedenle AKP’nin statükocu kulvarda milliyetçilik ve Türk etnik ırkçısı enerjisiyle koşması AKP’yi bitişe, Türkiye’yi de felakete sürükler. Böyle bir zihniyetteki Yeşil Türk Etnik Irkçısı AKP ne halkların yararına anayasayı değiştirir ne de demokrasinin gelişmesini ister. AKP yapsa yapsa Türk etnik ırkçılığını yapar. Hitler ve Saddam ülkelerini ne hale getirdilerse, AKP’nin de ABD ile birlikte, Kürtleri ve Kürt Özgürlük Hareketini düşman ilan ederek savaşı tırmandırması yaşadığımız ülkeninde o hale gelmesi anlamını taşır.

Demokratik olmak ise erdemli ve hoşgörülü olmaktır. Tüm farklılıkları zenginlik olarak tanımak, halkların komünal demokratik değerleri uğruna mücadele etmektir.

AKP’nin siyaset anlayışında ise demokrasinin “D”si bile yoktur. Zira AKP, tarihi ve kültürel boyutuyla Türk etnisitesi ( homojen yapı) , inanç boyutuyla İslam dininin Hanefi mezhebini, Hanefi mezhebinin Nakşi tarikatını, Nakşi tarikatının da Fethullah Gülenci Türk Nur Cemaati kolunu esas alıyor.

Hem AKP’nin “akıl hocası” hem bir “mason” hem da bir “sebayist-aslı yahudi”-olan Fethullah Gülen’in ABD’nin oluşturmak istediği “yeşil kuşak projesi” çerçevesinde “ılımlı İslam” argümanıyla görevlendirilen biri olduğu biliniyor. ABD’nin, Türkiye’yi uluslar arası sermayenin denetimine almak amacıyla bunun önünde engel olarak gördüğü Türk sol, sosyalist, demokratik kesimleri ve Kürt özgürlük hareketini ezmek ve Fethullah Gülen’in önünü açmak için 12 Eylül askeri darbesini Türk ordusuna yaptırdığı belgelerle birlikte açığa çıkmış durumdadır. 1979 yılındaki İran devrimi sırasında Tahran’daki ABD büyük elçiliği işgal edildiğinde ele geçen belgelerde Kürt özgürlük hareketine ilişkin CIA’nın yaptığı değerlendirmeler ve sonradan açığa çıkan vb belgeler bu tespiti doğruluyor.

Buna rağmen Fethullah Gülen Cemaati ve AKP’nin 12 Eylül ürünü olduğuna dair yapılan değerlendirmeler eksik değerlendirmelerdir. Çünkü 12 Eylül faşist askeri rejimin ideolojisi başka, Fethullah Gülen ve AKP’nin ideolojisi başka değildir. 12 Eylül askeri faşist rejiminin ideolojisi ile AKP ve Fethullah Gülen’in ideolojisi aynıdır. Çünkü Türk-İslam sentezi, ABD ile12 Eylül cuntasının “yeşil kuşak projesi” çerçevesinde ürettiği bir sentezdir. Bunun kadroları da ABD’nin himayesi ile12 Eylül cuntasının başı Kenan Evren’in korumasında Fethullah Gülen’in Türk Nur Cemaati aracılığıyla oluşturuldu. İktidar olma hedefi ile bu kadrolar eğitildi. İktidara yerleşmek için tamamen Makyevelist bir zihniyetle tüm yollar mubah görüldü.

2-AKP KADROLARI, ABD VE İNGİLTERE YETİŞTİRMELERİDİR.

Bugün Fetullahçı kadroların çoğunluğu devleti ele geçirmiş vaziyette. AKP’de bu kadroların elindedir. Hemen hemen tüm bu kadrolar, Cumhurbaşkanından tutalım tüm bakanlara kadar neredeyse hemen hemen hepsi ya ABD yada İngiltere’de eğitim görmüşlerdir.Hepsi İngiliz, ABD ve İsrail yetiştirmesi devşirmelerdir.

Abdullah Gül, İngiltere’nin Exeter Üniversitesi’nde yetiştirilen bir MI6 ajanıdır.Hem de Sebatayistir.Türk değildir.

Hüseyin Çelik, İngiltere’nin Londra Üniversitesi’de yetiştirilen bir devşirmedir.

Nazım Ekren, İngiltere’nin Manchester Business School’unda yetiştirilen bir kont-geriladır.Mehmet Ağar ile Çiller’le birlikte aynı ekiptendir.

Recep Akdağ, İngiltere’nin Londra Üniversitesi’nde yetiştirilen bir masondur.

Binali Yıldırım, İngiltere’ye bağlı World Maritime Üniversitesi’nde yetiştirilen bir yeşil Türk ırkçısıdır.

Mehmet Şimşek, İngiltere’nin Exeter Üniversitesi’nde yetiştirilen bir devşirmedir.Aynı zamanda MI6 elemanıdır.Exeter Üniversitesi bir özelliği var.İngiliz istihbaratı MI6 adına eleman yetiştiren bir üniversitedir. Burada eğitilenler İngiltere’nin Kürdistan stratejisini pratikleştmekle görevlidirler.Bu konuda Abdullah Gül ile Mehmet Şimşek özel görevlidirler.Kürtlerin soykırımdan geçirilmesinde koordinatörlük rolü İngiltere tarafından bu ikiliye verilmiştir. İkisde Exeter mezunlarıdırlar.

Mehdi Eker, İngiltere’nin sömürgesi olan İskoçya’nın Aberden Ünivesitesi’nde yetiştirilen bir devşirmedir.

Ali Babacan, ABD’nin Northwesten Üniversitesi’nde yetiştirilen bir Sebatayist devşirmedir.

Cevdet Yılmaz, ABD’nin Denver Üniversitesi’nde yetiştirilen bir devşirmedir. Fetullahçı devşirmedir.

Beşir Atalay, ABD’nin Michigan Üniversitesi’nde yetiştirilen bir devşirmedir.Fetullahçı devşirmedir.

Ömer Dinçer, ABD’nin Drexel Ünivesitesi’nde yetiştirilen Fetullahçı bir devşirmedir.

Egemen Bağış, ABD’nin Cty Üniversitesi’de yetiştirilen Fetullahçı bir devşirmedir.

Polis Akademesinde işkenceci ve cani katil sürüleri olan ve Kürdistan’da katliam yapan Fetullahçı katil polislerini eğiten Zühtü Arslan, Emrullah Uslu, İhsan Bal ile Önder Aytaç adlı yöneteci Fetullahçılar da ABD ile İngiltere üniversitelerinde yetiştirilmişlerdir.

Hemen hemen tüm kadroları, ABD ile İngiltere’de yetişen ABD,İngiltere ile İsrail’in, Ortadoğu startejisinin hizmetkarı ve jandarmalığını yapan Yeşil Türk Irkçısı AKP gibi bir partinin iktidara getirilmesi için 12 darbesi ABD tarafından yaptırıldı. Bu nedenledir ki, 12 Faşist darbesi olunca ABD demişti ki, “bizim çocuklar darbeyi yaptılar”. Darbe yapılanca Fetullah Gülen şöyle söylüyordu. “Bu darbeyle vatana hizmet edecek evlatlara yol açılmıştır.Kenan Evren bir evliyadır”.

Bunları söylerken darbenin yapılmasının esas amacı Türk-İslam Sentezi’ne dayalı Türk etnik ırkçılarının iktidara gelmesi için darbe yapılmıştır demeye getiriyordu. Darbeden sonrar ordunun her tarafta Fetullahçı okullar açtırması ve Türk etnik ırkçısı kadroların yetişmesi için halktan vergi adı altında toplanan paraların devlet eliyle Fetullahçılara aktarılmısında ekonomik alt yapıda oluşuturuldu. Türk etnik ırkçısı kadrolar palazlandırıldı.Bankalar kurduruldu.Kürdistan, Anadolu ve Trakya’daki kaynaklar bu cemaate aktarıldı.Aşama aşama bu cemaat ABD, İngiltere ile İsrail tarafından iktidara getirildi. Neredeyse tüm bakanları ve kadroları bu cemaatten oluşan AKP’nin, iktidarını kalıcılaştırmak için anayasayada yapmak istediği bir kaç değişikle, Kürtlerin tümden soykırımdan geçirilmesi dışında hiç bir amacı yoktur.

Özü itibariyle AKP, 12 Eylül rejimidir. AKP’yi iktidara getiren anayasa,12 Eylül Faşist Anayasasıdır. 12 Eylül rejiminin iktidarı da AKP’dir. Fethullah Gülen’dir. Ve hepsini yönlendiren de ABD’deki finansal sermaye sahipleridir. İşte ABD ve 12 Eylül faşist rejiminin ideolojisi Türk-İslam sentezi ve işte AKP iktidarı. Zihniyetleri aynı yalnızca değişen elbiselerdir. Buna inanmayanlar olabilir. O zaman onlara soruyorum. Fethullah Gülen’in ABD’de karargah kurarak oradan ABD adına AKP’yi dolayısıyla T.C’yi yönetmesinin başka izahı olabilir mi?

Fethullah Gülen’in kendisine ait olan Zaman gazetesinde yayınladığı mesajda Cumhurbaşkanlığına seçilen Abdullah Gül’ü tebrik ederken, “özel hayatında da onu tanıyorum” sözünün ne anlama geldiği iyi düşünülürse net olmayan hiçbir husus kalmıyor.

Özgür Bilge

Hiç yorum yok: