8 Nisan 2010 Perşembe

Sözle Eylemin Uyumu

Ortadoğulu insanlar söze önem verirler. Sözü bir nevi namus bilirler. Bunun içindir ki ‘söz namustur ve çiğnenmez’ derler. Ve bu ilkeye göre yaşarlar. Ya da yaşamaya çalışırlar. Bunu ne kadar başarıyorlar bu ayrı bir gerçekliktir ancak önemli olanın toplumda bu dokunun yerini bir karakter hat olarak almasıdır.

Ancak Ortadoğulu insanlar oldukça da duygusaldırlar. Bunun için erken parlarlar, refleks gösterirler, tepkilenirler. Duygusallıkta Ortadoğulu insanların bir karakter dokusudur. Sinirli, gergin çıkışlar hep bundandır.

Ruh bilimi bize insanların duygu dünyasına nüfus edebileceğimizi söylüyor. İnsanları etkileyebileceğimizi, onlara yön verebileceğimizi, onları yürütebileceğimizi ve eğer bu etkilemeyi ustaca yapabilirsek insanları istediğimiz yere götürebileceğimizi de söylüyor.

Ve tarihin şafak vaktinde bu dünyamızda ilk hileler, kandırmalar, aldatmalar, manipüle etmeler insanın duygu dünyası üzerinden denenerek yapılmıştır. Ve zaman ilerledikçe bunun çok etkili bir yöntem olarak kullanıldığını tarihiyi okuyarak öğreniyoruz.

Tarihin cümle cemaat iblisleri olarak yaşayan kralları, rahipleri, şamanları, zorbacıları, askeri komutanları derken ne kadar egemenliğe soyunan güç varsa hepsinin ortak noktası bu insan belleği ve ruh dünyası üzerine kurdukları aldatma ve hile ağıdır.

İnsanı insandan çalma dedikleri gerçekliğin ta kendisi bu duyguları manipüle etme olayıdır. Öyle yapacaksın ki ellindeki lokmayı alsan da o sana ‘Allah şükür’ desin. Her gün ona zulümde yapsan o ‘Allah büyüktür’ desin. Açta bıraksan ‘Allah rızkını’ verir desin.

Evet, tarihin şafak vaktinden bu yana insanın duyguları üzerine kurulan bu özel yönlendirme mekanizması uygulana gelmiştir. İnsanları yönlendirmenin tüm yol ve yöntemleri özenle denenerek önemli sonuçlar yaratılmıştır.

Hani derler ya sosyal olay ve olgular inşa edilmiş olay ve olgulardır. Yani toplum sahasında olup bitenler insan elliyle, aklıyla, yönlendirilmesiyle yapılmıştır. Bu demektir ki insan, insan elliyle oluşturulmuştur. Ve bu oluşturma halen bugünde devam ediyor. Her gün yeniden insanın yönlendirilmesi için kırk dereden su getirilerek insanı etkilemenin yolları aranıyor. ‘En iyi olarak hangi yöntemle insanı daha fazla etkileyeceksin’ yöntemi üzerine özenle, özelle adeta laboratuarlarda deneyler yapılmaktadır. Ve öyle görülüyor ki bunun için çok para harcanmaktadır.

Ortadoğulu insanların söze namus gözüyle baktıklarını yukarıda dile getirmiştik. Ve Ortadoğulu insanların çok duygulu duygusal yaratıklar olduklarını da yazmıştık. Bundan çıkaracağımız sonuç Ortadoğulu insanların sözlerle çok rahat bir şekilde etkilendirilebilecekleridir. Yönlendirilebilecekleridir. Manipüle edilebilecekleridir. Kandırılabileceklerdir. Aldatılabileceklerdir.

Doğrusu biz Ortadoğulular her gün her gün ne kadar bu duyguyu yaşıyoruzdur? Duyguyu da bırakalım ne kadar gerçekten günlük olarak tongaya oturtuluyoruzdur? Bu soruları herkes kendisine sorabilir.

Söze elbette kutsallık atfetmek gerekir. Sözün çiğnendiği yerlerde insanın da adım adım çiğneneceğini söylemek abartı olmayacaktır. Sözün anlamını yitirdiği yerde yozlaşmaların yaşandığını da her gün görüyoruz. Bunun için söz kirletilmemelidir. Sözün kirlenmesine izin verilmemelidir.

Ancak sözlerle duygularımızın manipüle edilmesine ise hiçbir zaman izin vermemeliyiz. Geçmiş zamanlarda güzel sözlerle-bir nevi sihirli sözler diyelim biz bunlara-insanların aldatılmış olduklarını, kandırıldıklarını, yönlendirildiklerini bugün iyi biliyoruz. Ve insan tecrübesinin bu kadar hileye karşı bir anlamda donanımlı olmadığını da biliyoruz.

Bugün geçmişte olup bitenleri okuyarak, yaşayarak öğreniyoruz. Öğrendiklerimizden dersler çıkararak önümüzü aydınlatmaya çalışıyoruz. Kendimiz olmayı hedefliyoruz. Kimisi buna iradeli olmak diyor. İrade sahibi olmayı hedefliyoruz.

İrademizi alt edecek, irademizi bize rağmen yönlendirmeye çalışan cümle cemaat iblislere karşı durmak kendimize karşı olan saygımızdan dolayı bir insan olma görevidir. Kendi kararını kendisi olarak verebilmek önemli bir insan olma erdemidir.

Ortadoğuluyuz ancak binlerce yıllık deney ve tecrübemiz de vardır. Bunun için söze denk eylemlilik görmediğimizde durup bir düşünmek, irdelemek, sorgulamak asli unsurlarındandır.

Sözle eylemin uyumlu olmadığı yerlerde-eğer bir ahmaklık yoksa-mutlaka ama mutlaka bir hilenin olduğunu bilerek, tavır almakta bir insan olma erdemidir.

Kasım Engin

Hiç yorum yok: