4 Nisan 2010 Pazar

Canı burnunda kapitalizm; Avrupa

IMF tarihinde ilk defa Avrupa'lı bir ülkeye yani Yunanistan'a da el atacak görünüyor.

Tüketim kapitalizminin açtığı borç batağına saplanan Avrupalı ülkeler milli gelirlerinin on katına varan dış borçlarla cebelleşiyorlar.
Finanslaşan sermayenin üretimden koparak sıcak para olarak daldığı ülkelerde kamçıladığı tüketim şehvetinin ardından büzüşmüş ülke ekonomileri batma noktasında.

Küresel kapitalizmin neo-liberalleşme ve finanslaşma formlarının Avrupa'daki ekonomik karşılığı şimdilik mali hezimet.
Kibirli Avrupa kıtası bugünlerde müflis ülkelerini kurtarma operasyonlarıyla meşgul.

300 milyar euroluk borcu, dev bütçe açığıyla küresel finansı titreten Yunanistan, piyasaların yüzünün dolara dönmesine neden oldu.
Yunanistan'dan sonra, Portekiz, İspanya, İrlanda ve İtalya'yı da içine alacak euro yangını için alarmlar çalmaya başladı.

Büyük bütçe açıkları, yüksek işsizlik, aşırı borçlanma küresel finans krizinin kapitalizmin kalbinde açtığı harabiyetin sonuçları Harabiyet Avrupa'da derinleşirken, AB'nin ekonomik sistemi de eleştirilerin hedefinde.

İngiltere, Japonya ve ABD'de ülke ekonomilerini çok üstünde devasa dış borçlanmalarla malul.
Finans kapitalizmin denetimiyle, üretim ve tüketim mantığını piyasaya bırakan Batı kapitalizmi girdiği darboğazda boğuluyor.
Sona eren neo-liberal paradigmanın bayrağına vatanı İngiltere'de bile paçavra muamelesi yapılıyor.

Avrupalılar devletlerine ve bankacılara çok kızgınlar, vergileriyle banka kurtaran devletleri kamu parasını çarçur etmekle suçluyorlar.
Dengesini kaybetmiş ekonomik yapının Avrupa'da çizeceği siyasal ve sosyal kompozisyon öngörülemiyor.

Sosyal devlet mi güçlendirilecek yoksa katı tasarruf tedbirleriyle sıkılan kemerlerden 'milliyetçilik' ve yabancı düşmanlığı mı güçlendirilecek?

Şimdilerde iyice artacak işten çıkarmaları takiben kıta genelinde grevlerle 2010 Avrupa için zor bir yıl.
Zaten Davos toplantılarında da çok tedbirli ifadeler kullanılıp tekin olmayan dünya algısına işaret edilmişti.

Küresel ideolojinin tahkim merkezi Davos, bu yıl için risk ve belirsizlik uyarısını yaptı.
'Davos ruhu' sıkkın, Batılı kapitalistlerin, 'canı burnundaydı.'
Spekülatif karlılığa dadanan finansın yıkılmasıya göçük altında kalan Batı kapitalizmi olmuştu.

Zincirlerini koparmış 'finans sistemi' piyasanın kendi kendini düzenleyemediğini göstere göstere çöktü.
Ama finans kapitalizmin ihaneti daha bitmemişti.

İflas eden piyasa rasyonalitesini umursamayan bankalar yine kamu paralarıyla spekülatif balonları her fırsatta şişirdi.
İstihdama, reel ekonomiye, kamuya aktarılamayan paralarla küresel kumara devam etti, kazandığı büyük karlarla bencilce yüksek primler dağıttı.

Davos 2010 gündemini 'paradan para kazanan' deli finansın ıslahı için devletlerin alacağı önlemler vardı.
1930'lardan beri girdiği durgunluktan çıkamayan Batı'nın karşısında %8.7'lik büyümenin mütebessim yüzü Çin de, Hindistan'la birlikte Davos'taydı...

ABD ve Avrupa %10'luk işsizlik oranlarına Çin %10'luk büyüme hedefiyle karşılık veriyordu.
ILO bu yıl ABD, Batı Avrupa ve Japonya'da 12 milyon yeni kişinin işini kaybedeceğini bildirdi.

Ekonomik Forum'un kurucusu Schwab 'dünyanın eski haline asla dönemeyeceğine' dikkat çekti.
Sarkozy ise 'ahlaklı kapitalizmin' yapılandırılmasından söz ederken spekülatör finansı yerden yere vurdu.

Amerika'nın şişman kedilerine yani Wall-Street'e karşı Obama, Davos öncesi savaş açmıştı.
Obama şişman kedileri kamu parasıyla şişirdikleri 450 milyarın karını paylaşırken yakalamıştı...

Batı devletlerinin müdahalelerinden korkup kaçan finans şimdilik Asya'nın kucağına sığınmış gibi...

Ama kurulan ekonomik sistemin özelliğiyle Çin'de kelebek uçsa ABD'de deprem olacak denli yıkıcı güce de sahip...

2010'un belirsizlikle dolu dünyasında yangın Avrupa'dan başladı, nerelere sirayet edecek göreceğiz...

Hiç yorum yok: