7 Mart 2010 Pazar

Kürt aydını mı? Kürt asimilasyonu mu?

Zaman, barış zamanı. Zaman, açılım zamanı. Heyhat! Ortada bir sorun var. Kürt aydını yok. Kürt sorunu bu nedenle çözülemiyor. İnsanlar bunun için ölmeye devam ediyor. Ben demiyorum, hakim Türk medyası böyle saptamalar yapıyor her gün. Yani, onlara göre Kürt aydını olsa, ne KCK operasyonu diye belediye başkanları, siyasetçiler tutuklanır. Ne de çatışmalar sürer. Varsa yoksa: Kürt aydınının, velhasıl Kürtlerin entelektüel bir sınıfa sahip olmamasının eksikliği, bütün acılarımızı kanatıyor güzellemesi.

Aslına bakılırsa, kendilerine göre bir Kürt aydın tanımı oluşturup, ona uygun prototipler yaratmamış değiller. Gelin görün ki, bu isimlerin total etkisi, yerküredeki bütün Kürtlerin üzerinde üç beş gram ağırlık etkisi yaratıyor. Sorun da tam burada. Yoksa, kendi yarattıkları 'Kürt aydını' sıfatına layık isimlerin sayısı az değil. Ama bu isimlerin; Kürtlerin algı, duygu, gerçeklik duygularında bir karşılığı yok. İstiyorlar ki, bu duyguların karşılığı olan isimlerin, Kürtleri kendi istedikleri formata uygun yoğurmaları. Bunu başardıklarında, Kürtlerin tarih sahnesinde tekrar geriye düşeceklerini biliyorlar. Bütün çağrılar bunun içindir, bütün davetler bunun içindir. Gazetelerinde boş bekleyen köşelere, buna evet diyecek isimleri yerleştirmeyi bekliyorlar. Televizyonların tartışma programlarında, hep bir koltuk bunu yapacak isimler için rezerve edilmiş durumda. Kürtler için herşeyi bilen, onlara sürekli nasihat verme kültürünü, kendinde bir hak olarak gören bu anlayış, şimdi de 'Kürt aydını' dosyasını açmış. Mevcutlar, bu halden fena halde rahatsızlar. Onların her istediklerini yerine getiriyorlar. Bazen mağduru oynuyorlar. Yeri gelince, ormanda on kaplan gücündeymiş gibi kükrüyorlar. Çoklar, işe yaramazlar. Biliyor efendiler, bunların işe yaramazlıklarını. Kolayca kapıyı da gösteremiyorlar. Çünkü eldeki mevcutlar bunlar.

Onların Kürt aydınları

Onların istedikleri Kürt aydını: Bejan Matur, Ali Bulaç, Mehmet Metiner, Mahsun Kırmızıgül, Ümit Fırat, Muhsin Kızılkaya, Yılmaz Erdoğan, Kemal Burkay, Mehmet Baransu gibiler olmalı. Bu isimler, hangi Kürdün zihin dünyasında bir ağırlığı olabilir ki? Coğrafyanın acıları yerine, kariyer peşinde koşan bu insanlardan, tarihe tanıklık etmelerine beklemek gerçekçi mi? AKP kuyrukçuluğu yapıp, bu kuyrukçuluklarını sos'layıp, pazarlamaya kalkanlardan bize ne. O kadar cilalayıp, arz ettikleri bu isimlerin herhangi bir talep yaratmamaları, iktisadi mantık anlamında 'zarar' kelimesine denk düşmekte. Yine iktisadi mantığa göre, zarar varsa yeni ürünler piyasaya sunulmalı. Eğer, bunun maliyeti çok fazlaysa, mevcut olan ürünlerin üzerinde oynanarak, yeni modeller ortaya çıkarılır, reklamlarla talep yaratılmaya çalışılır. Oysa, mevcut ürünler deforme olmuş durumda, yeni bir model çıkaramıyorlar. Yeni ürünler peşindeler. Bulabildikleri her yeni ürün için, yukarıda adı geçen üç beş ismi çok rahat sistem dışı yapabilirler.

Kim Kürt aydını?

Şimdi detaylandıralım. Bejan Matur iyi bir şairdir. Ezra Pound da iyi bir şairdi ama faşistti. Bejan Matur'dan bir Kürt aydını çıkmaz. Kürtleri tarih sahnesinde silmeye çalışan Zaman ekolüne kapak atmış biri, istediği kadar takla atsın, Kürtlerin algı dünyasında karşılığı yoktur. Hicri İzgören iyi bir şairdir ama aynı zamanda bir Kürt aydınıdır. Tutum, davranış, pratik ve olduğu yer açısından, Kürtler için bir aydındır. Ali Bulaç ve Mehmet Metiner Kürt. Kürtlerin üzerine tankla, topla giden bir zihniyetin alkışçıları olması nedeniyle değil, bilgisizlikleri ile zaten hiçbir halkın aydını olamazlar. Ama bir dönem bu iki isimle yolları kesişen Altan Tan, bir Kürt aydınıdır. Mahsun Kırmızıgül ne iyi bir şarkıcıdır, ne de iyi bir sinemacı. Hayata karşı söyleyebileceği bir şey de yoktur, Yılmaz Güney'liği oynaması bir pandomim tadından başka bir şey değildir. Yılmaz Erdoğan sinemacı değildir, vasat bir tiyatrocudur. Siyasetle pek ilgilenmiyorum ama AKP yahşidir diyen bir insanın, Kürtler üzerindeki etkisi 'en sert rüzgarın, bir kelebeği sallaması' kadardır. Ama Halil Uysal sinemacı olduğu kadar bir aydındı. Halkının içinde uzun bir yolculuğa çıktı. Genç öldü, etkisi uzun olacak Kürtler üzerinde. Kazım Öz ise yaşayan bir sinemacı. Halkının değişim ve dönüşümünü görüp, bu gerçekliği perdeye aktarmış ve tarihe tanıklık etmiştir. Ümit Fırat ve Kemal Burkay siyeset sahnesinde rol almaya çalışıp, oyun dışı kalmış isimlerdir. Yeni bir oyunda, figüranlık koparmaya çalışmaktalar. Ağırlıklarının ne olduğunu, geçmiş siyasi mücadeleleri bize ışık tutmakta. Hatip Dicle bir siyasetçi. Halkının hep yanında kalmış, bütün bedelleri göze almış, bedel ödemiş, bedel ödeyen bir Kürt aydını aynı zamanda. Muhsin Kızılkaya bir çevirmen. AKP aşkı dışında başka ne tür meziyetleri var? Doğrusu, garp cephesinde bu kadar popüler olmasına rağmen, ben başka bir meziyetinin olduğunu bilmiyorum. Yazar olduğu da söyleniyorsa, kabul diyelim. Yaşar Kemal de yazar. Hadi bakalım kıyaslayın Yaşar Kemal ile AKP sevdalısı çevirmeni. Eğer sikletler farklıysa, ona da çözüm getirelim. Bizim gazetede yazan, Sela Sor programını yapan Cahit Mervan koyalım karşılığına.

Egemen zihniyet: diğer isimleri, ana tablodaki isimler yerine ama onlar gibi konuşmasının düşlerini kurmakta. Gülünçlük de bundan kaynaklı. Onun için, Kürt aydını yok, bir olsaydı, ne güzel olurdu kıvranmaları boşuna değil.

Hiç yorum yok: