16 Mart 2010 Salı

Kalıcı Barış İsteyenlere

Imageİnsanlığın izlenebilir tarihinde savaşsız dönemler çok az yer tutuyor; bu yüzden barış, insanlığın büyük özlemidir.
Ne var ki, insanlık hiç bir zaman barış içinde yaşayamadı; insanlığın tarihsel serüveni, adına ‘barış’ denilen ‘molalardan’ sonra yeniden ve yeniden başlatılan savaşlar, yıkımlar ve acılarla sürüyor.
Bazı savaşlar kuşaklar boyunca sürer, ama her savaş, mutlaka mola niteliğindeki bir barışla sonlanır. Bu, uygun bir zamanda yeniden başlayacak savaşın ihtiyaç duyduğu bir barıştır. Fakat, insanlığın ihtiyacı ve hakkı olan barış, bu değildir; kalıcı barıştır.
Ve aleni gerçek şudur; savaşları kaçınılmaz kılan koşullar değiştirilmezse, kalıcı bir barış sağlanamaz.
Kalıcı barış ancak, insanlar arası ilişkilerde açığa çıkan çelişkilerin savaşsız giderilebilmesine olanak tanıyan bir toplumsal düzende gerçekleştirilebilir.


Ezeni – ezileni, sömüreni - sömürüleni, soyanı – soyulanı, aşağılayanı – aşağılananı olan toplumlarda barış, büyük bir yalandır. Bu koşullarda gerçek bir barıştan söz edilemez; böyle bir şeyin adı, olsa olsa, zoraki barış olur. Zoraki barış ise, savaşın döneme uygun araçlarla ‘sessizce’ sürdürülmesi demektir.

Barış mücadelesi, insanlığın en büyük ve en zorlu mücadelesidir; çünkü, bu mücadele, savaşları kaçınılmaz kılan verili düzenlerin tasfiye edilmesi, tarihsel düşmanlıkların ortadan kaldırılması ve binlerce yıllık geleneklerin değiştirilmesi gibi devasa sorunların hallini gerektiren bir mücadeledir.

Ve işin en ‘sevimsiz’ yanı, kalıcı barış için sürdürülen mücadelede barışçıl olmayan araçları da kullanmak zorunda kalmanızdır!..

İnsanlığın barış içinde bir arada yaşayabileceği bir dünya isteyenler, öncelikle savaşlı dünya gerçeğini sorgulamalı ve savaşların müsebbibini bulmalıdırlar.

Hiç kuşku yok; savaşlı dünyanın müsebbibi, barış isteyen çoğunluğa rağmen, varlığını şiddet üretmeksizin sürdüremeyen egemen azınlıktır.

Günümüzün egemen azınlığı, kapitalist haydutlardır ve sınırsız kar hırsıyla gözünü karartmış bu azınlık yüzünden insanlığın kan kaybı sürmektedir.

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün son verilerine göre, dünya silah üretiminin yüzde 50’si Amerika’da gerçekleşiyor. Amerika’yı, İngiltere ve Rusya takip ediyor. Dünya ölçeğinde üretilen silahların yüzde 40’lık bir bölümü, yıllardır sürekli savaş hali yaşayan Ortadoğu’ya gitmektedir. Pentagon Savunma Güvenliği İşbirliği Kurumu’nun verilerine göre, kapitalizmin küresel krizinin birinci yılında ABD, 38.1 milyar dolarlık bir silah satışı gerçekleştirmiştir. Ve kriz koşullarındaki bu karlı silah satışının 2010 yılı içinde de artarak devam edeceği öngörülmektedir.

Kapitalist haydutların dizayn ettiği dünya, İnsan dahil, yeryüzünün bütün canlılarını defalarca yok edebilecek ölçekteki nükleer ve kimyasal silahlarla, savaş uçaklarıyla, tankıyla, topuyla tıka basa dolu bir cephanelikten farksızdır.

Ne yazık ki, dünyanın bu halinden herhangi bir rahatsızlık duymayan sözde ‘barış yanlıları’ için barış, her savaşın ihtiyaç duyduğu mola niteliğindeki geçici barıştır. Bunlar, bir yandan barış çağrıları yaparken, diğer yandan, devletlerin silahlanma yarışını destekliyorlar, kapitalizmin bekası için ‘silahlı adamların’ çoğaltılmasını istiyorlar.

Şiddet üretmeye ayarlı, rezili çıkmış kapitalist dünyanın egemen azınlığınca kurulmuş iktidarlarla barışık yaşamaktan rahatsız olmayanların ‘barış’ çağrıları, insanlığın ihtiyacı ve hakkı olan barışa değil, iktidarların ihtiyaç duyduğu, boyun eğen, kapitalist sömürüyü ve tahakkümü kabullenen insanların çoğaltılmasına hizmet etmektedir…

Tekrar etmekte yarar var; gerçekten barış istiyorsanız, savaşa neden olan koşulları değiştirmek ve kalıcı barışı mümkün kılacak koşulların oluşturulması için mücadele etmelisiniz. Barış mücadelesi bahsinde anlamlı olan şey, varlığını biteviye şiddet üreterek sürdüren kapitalist haydutlarla hesaplaşmak, onların tarihsel miadı dolmuş vahşi düzenlerini tasfiye edip, barış içinde yaşanılabilir bir toplumsal düzen kurmaktı.!

Sadık Varer

Hiç yorum yok: