20 Mart 2010 Cumartesi

İçimizdeki işkenceci

“France 2” TV’sinde yayınlanan “Ölüm Oyunu”nun görüntülerini izlediniz mi?
Gerçekten ürkütücü görüntüler...
Aslında düzmece bir yarışma bu... işin aslı, bir deney...
Yarışmacı bir stüdyoya buyur ediliyor.
Rakibine soru sorması, yanlış cevap alırsa da ceza olarak ona elektrik vermesi isteniyor.
Yapımcılar, “Elektrik verilene bir şey olursa sorumluluk bizde” diyorlar.
Yarışmacı voltaj makinesinin başına geçiyor.
Rakibi de elektrik odasına alınıyor.
Yarışmacı soru soruyor. Cevap yanlış olursa şalteri kaldırıp her soruda artan dozda elektrik veriyor.
Az sonra içerden korkunç çığlıklar yükselmeye başlıyor.
Aslında elektrikli sandalyede oturan, bir aktör.
Ancak yarışmacı, bunu bilmiyor. O, yarıştığını sanıyor.
Çığlıklar artınca yarışma sorumlusuna bakıyor, “Acı çekiyor, duralım” diyor; ancak yetkili, otoriter bir sesle devam etmesini söylüyor. Ve yarışmacı boyun eğiyor, isteneni yapıyor.
“Ölüm Oyunu”na 80 yarışmacı katılmış.
Sırf doğru cevap veremedi diye bir yetkilinin emriyle, rakibini ölümcül şokla cezalandıranların oranı korkunç:
Yüzde 81...
Bazısı elektriğin dozunu 460 volta, ölüm sınırına kadar çıkarabiliyor.
Bu neyin kanıtı?
İnsanoğlunda, otoriteye itaat eğilimi çok yüksek...
Ona mantığını ve vicdanını kaybettirip yok yere adam öldürtebilecek kadar yüksek...
* * *
Yarışma, aslında 1961’de Yale Üniversitesi’nde Prof. Milgram tarafından yapılmış bir
psikoloji deneyine dayanıyor.
Milgram’ın cevap aradığı soru şuydu:
“Nasıl oldu da
Nazi Almanya’sında yüz binlerce insan, Yahudi soykırımında yer alabildi? Masum insanlara toplama kamplarında işkence yapanlar, ‘Bir görev verdiler; yaptım’ derken doğru söylüyor olabilir miydi?”
Milgram, 40 gönüllü denek buldu. Onlara “Öğrenmede cezanın etkisini ölçüyoruz. Siz öğretmen olacaksınız. Öğrenciniz sorunuzun cevabını bilemezse elektrik şokuyla cezalandıracaksınız” dedi.
Amaç, onların vicdanlarıyla otoritenin emirleri arasında nasıl bir tercih yapacaklarını görmekti.
Deney başlamadan asistanlarına “Sizce ne sonuç çıkar?” diye sormuştu.
Çoğu “Birkaç sadist dışında elektrik veren çıkmaz” görüşündeydi.
Sonuç, hepsini şoke etti.
Deneklerin yüzde 68’i, hiç tanımadıkları insanlara acı çektirme fikrinde sonuna kadar gitmişti.
Sırf, başlarındaki yetkili öyle istiyor diye...
* * *
İnsanoğlunun otorite karşısında kolayca canavarlaşabileceğini kanıtlayan Milgram’ın “itaat deneyi” 1980’lerde
ODTÜ’de uygulandı.
Deneyi yapan Prof. Olcay İmamoğlu hemen hemen aynı sonuçlara ulaştı.
Demek ki, dönem, coğrafya, refah, cinsiyet farklılıklarını aşan, genel bir hastalık söz konusuydu.
İnsanoğlu, inancı, kazancı, milliyeti, cinsiyeti ne olursa olsun, otoritenin buyruğu altında kolayca sistematik bir vahşetin parçası haline gelebiliyordu.
Almanya’da da böyleydi bu; Anadolu’da da...
Diyarbakır Cezaevi’nde de, Ebu Gıreyb’de de... Kenan Evren’in baskıyı artırdıkça alkış, Tayip Erdoğan’ın öfkelendikçe oy alması da boşuna değildi.
İtaatkârlığın reçetesi mi?
Henüz yok.
O reçeteyi de bizden küçük zalimler yaratan efendilerimizin yazmasını bekliyoruz çünkü...

Hiç yorum yok: