10 Mart 2010 Çarşamba

Haneye tecavüz

ROJ-TV’ye yapılan saldırı haneye tecavüzdür, hem de milyonlarca Kürdün hanesine!
Kürt hareketini tasfiye planı farklı mekan ve zamanlarda belli bir eşgüdüm dahilinde hız kazanmış durumda.
Biri değişim adı altında çocuklara yönelir, legal Kürt kadrolarını derdest eder, seçilmiş halk temsilcilerinin kollarına kelepçe takıp arda arda dizer ve zındana yollarken, bir diğeri Almanya, İtalya ya da Fransa’dan devreye giriyor. Evler, işyerleri ve dernekler basılıyor, Kürtler bir bütün olarak Kürdistan ve Türkiye’nin yanısıra Avrupa’da da terörize ediliyor.
Bunun en son örneğini ise Belçika’da 4 Mart tarihinde yaşadık. Yüzlerce polis ve karayüzlü zebani ROJ-TV, KNK ve BDP Avrupa Temsilciliği’ne saldırıyor, onlarca insanı gözaltına alıyor, bilgisayarları parçalayarak beynini çalıyor, yayın araç ve gerekçelerini tahrip ediyor.
Belçika ROJ-TV’ye yaptığı bu saldırıyla boyundan büyük bir küstahlık sergilemiş, 15-20 milyon Kürdün hanesine bizzat tecavüzde bulunarak onların haber alma haklarını ayaklar altına almıştır.
Karayüzlülerin marifetlerine Kürtler yabancı değil. Geçen yıl Seyfi Turan adlı çocuğun kafatasını parçalayan da karayüzlü bir zebaniydi. Bugün Belçika’da bilgisayarların beynini çalanlar, Kürt gazetecilerin kafalarını yaranlar da karayüzlü. Dün DTP’yi kapatarak kapısına kilit vuranlar da yargıçtı, bugün Avrupa’nın göbeğinde BTP bürosuna baskın kararı verenler de.
Ne var ki tümü de yanılıyor. Hem Türkiye’deki ırkçı rejim ve bekçileri, hem de Belçika, İtalya, Fransa, Almanya ve en başta da Amerika.
Kürtler saldırılara, kıyımlara, katliamlara papuç bırakmış olsalardı, Ağrı dağına dikilen ‘Kürdistan hayali burada gömülüdür!’ tabelalarını, şildlerini Demirel’in çetelesını tuttuğu 28 Kürt başkaldırısıyla sahiplerinin yüzüne çarpmaz ve çeyrek asırdır aralıksız süren 29’uncusuyla Türk devletinin çanına ot tıkamazlardı.
Her saldırıda, her imha yöneliminde, her tasfiye operasyonunda Kürt hareketi güçlenerek ve bilenerek çıktı. Dün on kişiyle başlandı, bugün on milyonu buldu.
Irkçı Türk rejimi yüz yıldır katliamlarla rüzgar ekti, bunun karşılığında 25 yıldır fırtına biçiyor ve Kürt hareketine her yeni yönelişle fatura Türk tarafı için daha da ağırlaşıyor.
Kürtler güç oldular; Kürtler korku duvarlarını parçaladılar; Kürtler gölgelerinin üzerinden atlama becerisini gösterdiler. Artık bu saatten sonra kimse, ne Ankara, ne de hınk deyicileri Kürtlere geri adım attırabilirler.
Avrupa’daki Kürtler ne yapmalı? Avrupa’da yaşayan göçmenler içinde en örgütlü olanları Kürtler. Bu hem Almanya ve Fransa’da, hem de Avrupa’nın en kuzeyindeki Norveç ve İsveç’te onyıllardır böyle. Etkinliklerde onbinlerce Kürt bir hafta gibi kısa bir süre zarfında biraraya gelebiliyor, hem de hemen hemen her ay. Ama bu devasa güç ve enerji ne yazık ki Avrupa kamuoyuna yansımıyor, karşılığını bulmuyor.
Yüzbinlerce Kürt Avrupa Birliği üyesi devletlerin vatandaşı ve seçmen durumunda. Bu, aynı zamanda devasa maddi bir güç de. Kürtlerden onbinlercesi artık üniversite mezunu; bilimadamı, doktor, mühendis. Kürtlerden onbinlercesi büfe, lokanta, market de olsa işyeri sahibi. Kürtlerin herbiri en az iki-üç lisan biliyor. Ve Kürtler Avrupa’da yaşayan müslümanların en sekülerleri.
Şayet yeni dönem örgütlenme modeli, lobi ve kamuoyu faaliyetlerine on yıl önce yoğunlaşılsaydı, Kürtler bugün kimi mevzilerin sahibi olmuş olurlardı. Kürtler bu işe on yıl önce başlamış olsalardı Almanya, İsveç, Danimarka, Belçika, Hollanda ve Fransa gibi ülkelerde en azından birer temsilcilikle bu ülkelerin parlamentolarına yansımış olurlardı. Kürtler şayet on yıl önce bu tür adımları atmış olsalardı, bugün Avrupa Parlamentosu’na Almanya, Fransa, İsveç ve Danimarka’dan birer Kürdü göndermiş olurlardı. Ama beceremedik ve zaman akıp gitti.
Zamanın akıp gitmesine göz yumma gibi bir lüksümüz yok. Bugün hemen başlamalıyız. Ve bugün başlarsak şayet, Kürtler üç-beş yıl sonra Avrupa’da dikkate alınması gereken bir güç durumuna gelebilirler.
Kürtler ulusal kurtuluş mücadelesi veren bir halk. Bu nedenle de sadece belli bir siyasi eğilime angaje olmak bizim işimiz olmamalı. Beş bin değil, iki bin Kürt Almanya’da Hıristiyan Demokrat CDU’ya üye olsa, CDU değişmek zorunda kalır. On bin değil beş bin Kürt Almanya Sosyaldemokrat Partisi SPD’ye üye olsa, SPD Kürt politikasında balans ayarı yapmak zorunluluğu hisseder. Alman Yeşillerine beş bin değil, üç bin Kürt üye olsa Türk lobisinin çanına ot tıkanır.
Ama salt sıradan bir üyelik değil kastettiğim. Faal ve belli bir koordinasyon dahilinde.
Fazla değil yüz tane lokanta, büfe ve market sahibi Kürt Berlin’de ortak hareket etse, Berlin eyalet yönetiminin tutumu farklılaşır. Bu daha da detaylandırılabilir, ama ihtiyaç yok.
İhtiyaç duyulan ise ivedilikle ve gecikmeksizin Avrupa’nın her ülkesinde birleşik ve tüm parçalardan Kürtleri çatısı altında biraraya getiren Kürt Konseylerinin oluşturulması ve bunların Avrupa Kürt Konseyi şemsiyesi altında toparlanmasıdır. Bu yapıldığı zaman Kürtlerin değil televizyonuna dokunma, tavuğuna bile kiş diyemezler.
Avrupa’daki yönelimlere bir de bu açıdan bakmakta ve gereğini yerine getirmek için gecikmeksizin adım atmakta yarar var.
Not bir: Zor günlerinde ROJ-TV ve KNK’li arkadaşların yanında olamadım. Bu nedenle de mahçup ve borçluyum.
Not iki: Avrupa dingin sularda olduğu hissine sakın kapılmasın. Kürdistan’ın bağrından geçmesi planlanan Nabuco Enerji Nakil Hattı AB’nin zayıf karnıdır.

Hiç yorum yok: