7 Mart 2010 Pazar

Dönüşü olmayan hayat!



19 Aralık cezaevi katliamı 10. yılında

Bugün 19 Aralık. 'Hayata Dönüş' katliamının yıldönümü. O gün aynı anda 20 cezaevine yapılan operasyonda, F tipine direnen onlarca tutuklu öldürüldü, yüzlercesi yaralandı. Üzerinden tam 9 yıl geçti, sorumlular ne açığa çıkarıldı ne de yargılandı. Dava bile zaman aşımından düştü. AKP hükümeti, operasyonun baş mimarı Ali Suat Ertosun'u ''Devlet Üstün Hizmet Madalyası'yla ödüllendirdi.

10. YILINDA BİR TÜRKİYE UTANCI

19 Aralık Katliamı

20 Ekim 2000'de F tipi cezaevlerine geçişi ve cezaevlerindeki hak ihlallerini protesto etmek üzere çok sayıda sol örgütün ortaklaşa başlattığı açlık grevi, 20 Kasım'da ölüm orucuna dönüştürüldü. Aradan bir ay geçtiğinde ise 20 cezaevine birden düzenlenen operasyonla ikisi asker 32 kişi hayatını kaybetmiş, 237 kişi de yaralanmıştı. İronik bir şekilde 'Hayata Dönüş Operasyonu' olarak isimlendirilen katliam 10 bin güvenlik görevlisinin katılımıyla gerçekleştirilmişti. Türkiye yakın tarih siyasi geçmişinin utanç sayfaları arasında yerini alan katliam davası zaman aşımından düşerken, hiç kimse de ceza almadı.

Dünyanın kabul ettiği basın meslek ilkelerini her dönem altüst eden Türkiye medyası, operasyon öncesinde de verilen misyonu 'layıkıyla' yerine getirerek, kamuoyunu ve siyasi zemini operasyona hazır hale getirdi.

Düğmeye basıldı

2000'de dönemin ANAP-DSP-MHP koalisyon hükümeti uzun bir süredir uğraş verdikleri ancak bir türlü halk desteği sağlayamadıkları F tipi cezaevleri için düğmeye bastı. Cezaevlerinin hazırlanması ve nakil için gerekenlerin yapılmasının ardından tek bir engel kalmıştı; F tipi cezaevlerini protesto için ölüm orucuna yatan tutuklu ve hükümlüler! Medya da aldığı emir uyarınca kendi payına düşen hazırlıkları yapmıştı. Operasyondan günler önce çeşitli gazetelerde, televizyonlarda 'devletin cezaevlerine müdahale edemediği, örgüt liderlerinin buralarda derebeylik kurduğu, ölüm oruçlarının gerçek olmadığı' defalarca yazıldı, çizildi. Ölüm orucunun devam ettiği sırada Türkiye'nin tanınmış çok sayıda yazar, çizer, akademisyen ve sanatçısı da arabulucu rolüyle cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerle ve hükümet yetkilileriyle görüşmelerde bulunmuştu. Cezaevlerinin taleplerini hükümete ileten sanatçıların çabası da operasyona engel olamadı. Operasyon, 19 Aralık 2000'de 20 cezaevinde saat 04.30'da 8 jandarma komando taburu, 37 bölük olmak üzere yaklaşık 10 bin asker binlerce gardiyan ve çevik kuvvet polisi tarafından gerçekleştirildi. Operasyon öncesinde yapılması gereken 'teslim ol' çağrısı ise hiç yapılmadı. Sonuç korkunçtu; tam 30 devrimci yanarak, kurşunlanarak hayatını kaybetti, ağır yaralananlar oldu. Devletin kurşunlarıyla ölenler arasında 2 de asker bulunuyordu. Mahkumlar, bu katliam harekatı sonrasında F tipi cezaevlerine nakledildi. Basın ise yine üzerine düşeni yaparak, olayı bir kahramanlık destanı olarak vermeye devam etti.

Askerler de vuruldu

Bu operasyon sırasında Ümraniye Kapalı Cezaevi'nde Uzman Çavuş Nurettin Kurt ile Çanakkale Kapalı Cezaevi'nde Mustafa Mutlu adlı iki asker de yaşamlarını yitirmişti. İlk olarak, Nurettin Kurt'un, teslim ol çağrılarına ateşle karşılık veren mahkumlarca vurulduğu açıklanmıştı. Ancak Kurt'a yapılan otopside ölüme yol açan yaralanmaya 'yüksek kinetik enerjili bir silahın' sebep olduğu belirlendi. Ümraniye Cezaevi'nden çıkarıldığı iddia edilen beş adet tabancanın içinde 'yüksek kinetik enerjili silah' olarak kabul edilen uzun namlulu silahlar yoktu. Ayrıca silahın mahkumlarda olmayan uzun namlulu bir silah olduğu belirlendi ve Kurt'un ölümüne yol açan silahın mahkumlardan elde edildiği öne sürülen silahlar olmadığı belirtildi. Raporda, ölüme yol açan silahın sadece Kalaşnikof ya da G-3 piyade tüfeği olabileceği belirtildi ve Kurt'un askerlerin silahıyla öldüğü kesinleşti.

<İşkence ve protestolar

Yapılan operasyonlarda duvarları yıkmak için iş makineleri de kullanıldı. Bayrampaşa Cezaevi'nde ise 6 kadın tutuklu kimyasal gazlar ve alev makineleriyle diri diri yakıldı. Operasyonlardan hemen sonra F tipi cezaevlerine sevkler başladı. İnşaatı henüz bitmemiş olan F tipi cezaevlerine toplam 490 tutuklu ve hükümlü sevk edildi. F tiplerine sevk edilen tutsaklar saatlerce çırılçıplak yatırıldıkları yerlerde dövüldü, işkence gördü. Nakillerle birlikte özellikle F tipi cezaevlerini protesto amaçlı her türlü eylem, basın açıklaması, miting yasaklandı. Protestolarda gözaltına alınan onlarca kişi hakkında eski TCK'nin 169. maddesi uyarınca 'yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek' suçlamasıyla dava açıldı. İnsan Hakları Derneği'nin birçok şubesi kapatıldı.

'Üstün hizmet madalyası'

Katliamdan sonraki günlerde Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve İnsan Hakları Derneği raporları ile tutukluların işkenceye maruz kaldıkları defalarca kanıtlandı. Operasyon ve devamındaki süreçte, F tipi cezaevlerine karşı yapılan eylemlerde 122 kişi yaşamını yitirirken 600'ü aşkın kişi sakat kaldı. Onlarca tutuklu F tipi cezaevinde psikolojik rahatsızlıklar gördü. F tiplerinde yaşanan tecride karşı Avukat Behiç Aşçı ve Gülcan Görüroğlu evlerinde, Sevgi Saymaz da Uşak Cezaevi'nde ölüm orucuna devam etti. Operasyonun ardından 154 hükümlü hakkında da, faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek, isyan ve intihara azmettirmek suçlarından ömür boyu hapis istemiyle dava açılmıştı. 154 hükümlü hakkında açılan davada, 2005'te ağır ceza mahkemesi delil durumlarını dikkate alarak, tutuklu yargılanan yedi hükümlünün tahliye kararını onaylamıştı. F tipi cezaevlerinin mimarlarından olan ve operasyon sırasında Cezaevleri Genel Müdürlüğü görevinde bulunan ve 2009 yılında Ergenekon terör örgütüyle bağlantısı olduğu iddia edilen Ali Suat Ertosun'a 2004 yılında AKP hükümeti kararıyla Devlet Bakanı Cemil Çiçek tarafından 'Devlet Üstün Hizmet Madalyası' verilmişti.

Raporlar devleti yalanladı

Resmi makamların operasyonla ilgili dile getirdikleri açıklamaların ve basında çıkan birçok haberin de yalan ve sahte olduğu ortaya çıkmıştı. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün 'Ayrıca askerin öldürdüğü tutukluların askerle çatışmaya girdiği' demeci ve bazı ölümlerin tutuklular arasındaki çatışmadan çıktığını iddiasını ortaya atmıştı. Adli Tıp uzmanlarının raporlarına göre, Bayrampaşa Cezaevi'ne yapılan operasyon hakkında söylediği 'Kalaşnikofla ateş ettiler' demeçlerinin asılsız olduğu ortaya konulmuştu. Rapora göre, koğuşlardan ateş edilmemiş, öldürücü dozun üzerinde gaz bombası kullanılmıştı. Bayrampaşa Kapalı Cezaevi'ndeki C-1 koğuşundaki kadın tutukluların güvenlik görevlilerinin kullandığı gözyaşartıcı, gaz ve sinir bombalarının çıkardığı yangında öldükleri belirlendi. Adli Tıp uzmanlarının raporunda, yanarak ölen kadınların giysi parçaları ve ciltlerinde yanıcı olan solvent maddelerinin bulunduğunun tespit edildiği vurgulandı. Yine Adli Tıp Raporu'na göre silahlı bir direniş olmamıştı. Kömüre dönmüş koğuşlarda yapılan aramalarda silaha da rastlanmamıştı. Bilirkişi raporunda ayrıca mahkumların bulunduğu taraftan güvenlik görevlilerinin bulunduğu yöne doğru ateş açılmadığı, atışların dışarıdan içeriye doğru yapıldığı kaydedildi. Raporda, 12 kişinin hayatını kaybettiği C-1 koğuşunda 6 kadın tutukludan 5'inin yanarak birinin ise gazdan zehirlenerek öldüğü yazıldı. C-1 koğuşunda hayatını kaybeden Yazgülü Güler Öztürk, Seyhan Doğan, Özlem Ercan, Şefinur Tezgel ve Gülser Tuzcu'nun cesetlerine yapılan otopsilerde elbise parçaları ile saç, doku ve cilt örneklerinde, tinerde bulunan organit solventlerden toluen, xylene ve metanol saptandığı kaydedildi. Nilüfer Alcan adlı tutuklunun ise gaz zehirlenmesi sonucu öldüğü tespit edildi. Raporda, operasyonda kullanılan bombaların etkin maddesinin 20 gramının 38 dakikada insanı öldürdüğü vurgulanarak, 'C-1 koğuşunda 35 gram bomba maddesi bulundu' denildi. Yine aynı koğuşta patlayan onlarca gaz bombasının yanında patlamamış 45 adet bomba bulunmuştu. C-14 ve C-15 koğuşlarına da ateş açıldığı ve içeri, üzerinde 'Kapalı yerlerde kullanmayın' ve 'Bombayı insan ve yanan madde olmayan sahaya fırlat' yazılarının bulunduğu çok sayıda gözyaşartıcı bomba ile gaz bombasının atıldığı kaydedildi. Tutukluların silahla birbirlerini öldürdüğü iddiası da, tutukluların uzun mesafeden açılan ateş sonrası öldüğünü belirleyen Adli Tıp Raporu'yla çürütülüyordu. Rapor ayrıca, kimi delillerin karartıldığını ve jandarma tutanağındaki verilerdeki bazı çelişkileri de ortaya çıkartmıştı.

'Cezaevlerini temizledik'

F tiplerine nakledilen tutukluların para ve kişisel eşyalarının zorla alınması ise olaya başka bir boyut katıyordu. Söz konusu bilgiler ve iddialar devlet tarafından yalanlansa da, olayın gerçekliği Osmanlı'daki işgal edilen yerlerde toplanan ganimeti hatırlattı. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit tarafından 'Cezaevlerini teröristlerin eğitim kampı olmaktan çıkardık, örgüt baskısıyla ölüme itilen tutukluların hayatını kurtardık' sözleriyle ilan edilirken, operasyonun ardından, kömüre dönmüş tutukluların cesetleri operasyonun yarattığı vahşeti gözler önüne sermişti. F tiplerinde bugüne kadar yüzlerce tutuklu izlenen tecrit politikasına karşı başladıkları ölüm oruçlarında sakat kaldı. Operasyonlarda yaralananların yüzlercesi, F tiplerindeki uygulamalar nedeniyle yaşamını tek başına sürdüremez hale geldi.

Koordinatörün anlatımı

Emekli Binbaşı Zeki Bingöl, o tarihte yüzbaşı rütbesinde Bayrampaşa Cezaevi'ndeki operasyonun koordinatörüydü. Doğrudan tanığı olduğu olayları, 7 yıl sonra yazdığı kitapta anlatarak yankı yaratan Bingöl, sabah 04:55'te başlayan operasyonda ilk kurşunun atılmasını şöyle anlatıyor: 'Bizim envanterimizde olmayan, plastikten yapılmış, kauçuktan bir bomba kullanıldı. Adli Tıp Kurumu'nun, savcılığın tutanağında iki tip bombadan bahsedildi, gaz bombası olarak. Bir tanesi bizim kullandığımız, envanterimizde olan, dünya standartlarında kullanılan bir gaz bombasıdır; temeli biberdir, bildiğimiz acı biberdir, biberin yoğunlaştırılmış halidir. Diğeriyse Kara Kuvvetleri'nden getirilmiş bir bombaydı. Ben bunu daha önce görmemiştim.' Operasyonun ardından tutulan tespit tutanağında operasyonu koordine eden Yüzbaşı Zeki Bingöl, dört bölük komutanı ve cezaevi savcısının imzaları bulunuyor. Üç imza yeriyse boş bırakılmış. Bingöl şöyle diyor: 'Orada imzası olması gereken kişilerden birisi tabur komutanı, diğer iki kişi de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici ve Bayrampaşa Cezaevi savcısıdır. Onlar imzalamayınca imza yerleri boş bırakıldı.' Zeki Bingöl, neden imzalanmadı sorusunun yanıtını kitabın 173. sayfasında şöyle anlatıyor: 'ÖÇok garipti. Harekat emrini imzalayan general emri toplatıyor. Operasyona katılan birlikler isimlerini savcıdan saklıyordu. Hatta başsavcı bile imzalamıyordu. Çok garipti. Belli ki hepsi DHKP-C'den korkuyorlardı. Yani hiç kimse operasyon evraklarında adının geçmesini istemiyordu.

Zeki Bingöl'ün yazdığı kitap bazı film yapımcılarının da dikkatini çekmiş. Dizi film için senaryo çalışmaları başlamış. Bingöl, kitabının TV dizisi olmasına sıcak baktığını söylüyor.



Operasyonun ardından 167 tutuklu ve hükümlü hakkında açılan dava, zaman aşımı nedeniyle düştü. Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada kararını açıklayan Hakim Ali Belen, 'topluca silahlı isyan' suçunu işledikleri iddia edilen sanıkların, yapılan yargılama sonucunda, emanete kayıtlı silahları kullanıp kullanmadıklarının açık bir şekilde anlaşılamaması nedeniyle suçun, eski TCK'nin 304/1-2. maddelerince düzenlenen 'cezaevi idaresine karşı toplu isyan' olduğuna hükmetti. Mahkeme, bu suç için öngörülen 7 yıl 6 aylık olağanüstü dava zaman aşımı süresinin 19 Haziran 2008'de dolduğuna işaret ederek, açılan kamu davasının tüm sanıklar yönünden ayrı ayrı düşürülmesini kararlaştırdı. Öte yandan operasyonla ilgili (sonuçlanan) tek tazminat davası, Bayrampaşa Cezaevi'nde askerlerin öldürdüğü Murat Ördekçi'nin ailesinin İçişleri ve Adalet bakanlıkları aleyhine açtığı dava idi. İstanbul 2. İdare Mahkemesi, toplam 109 milyar lira tazminat cezasına hükmetmişti ve operasyonlarıyla ilgili ilk yargı kararı: 'Yaşam hakkı ihlal edildi. Ölen hükümlünün ailesine 109 milyar ödenmeli' olmuştu, diğer cezaevlerindeki operasyonlarla ilgili de bugüne kadar sonuçlanan dava yok.

Operasyon sırasında yaşanan ölüm ve yaralanmalara rağmen gerçek sorumlular hakkında hiçbir dava açılmazken, bazı güvenlik görevlileri hakkında açılan sembolik davalar ise ya zaman aşımından düşürüldü, ya da zamana yayılarak gündemden düşürüldü. Sonuç itibariyle 19 Aralık Katliamı sorumlusu hiçbir kişi cezalandırılmadı.

'Hayata Dönüş Operasyonu'nda yaşamını yitiren tutukluların listesi ise şöyle:

1. Ahmet İbili. Ateşli silah yaralanması ve yüzeysel yanıklar. Ümraniye.

2. Ali Ateş. Ateşli silah yaralanması. Bayrampaşa.

3. Ali İhsan Özkan. Bursa.

4. Alp Ata Akçayüz. Ateşli silah yaralanması. Ümraniye

5. Aşur Korkmaz. Ateşli silah yaralanması. Bayrampaşa.

6. Berrin Bıçkılar. Yanık ve ölüm orucu sonucu ölüm. Uşak.

7. Cengiz Çalıkoparan. Ateşli silah yaralanması. Bayrampaşa.

8. Ercan Polat. Karın alt kısmında ateşli silah yarası. Ümraniye.

9. Fahri Sarı. Kurşunla ölüm. Çanakkale.

10. Fırat Tavuk. Yanma sonucu ölüm. Bayrampaşa.

11. Fidan Kalşen. Kurşun ve yanma sonucu ölüm. Çanakkale.

12. Gülser Tuzcu. Yanma sonucu ölüm. Bayrampaşa.

13. İlker Babacan. Çanakkale.

14. İrfan Ortakçı. Çankırı.

15. Murat Ördekçi. Ateşli silah yaralanması. Bayrampaşa.

16. Murat Özdemir. Bursa.

17. Mustafa Yılmaz. Ateşli silah yaralanması. Bayrampaşa.

18. Nilüfer Alcan. Yüzü ve elleri 1. derecede yanık, duman zehirlenmesi. Bayrampaşa.

19. Özlem Ercan. Yanma sonucu ölüm. Bayrampaşa.

20. Seyhan Doğan. Yanma sonucu ölüm. Bayrampaşa.

21. Sultan Sarı. Çanakkale.

22. Şefinur Tezgel. Yanma sonucu ölüm. Bayrampaşa

23. Ünsal Gedik. Kafasında ekimoz var. Karbonmonoksit zehirlenmesi olabilir. Ümraniye.

24. Yasemin Cancı. Uşak.

25. Yazgülü Güder Öztürk. Yanma sonucu ölüm. Bayrampaşa.

26. Halil Önder. Ceyhan.

27. Hasan Güngörmez. Ölüm Oruçcusu. Sincan.

28. Rıza Poyraz. Ateşli silah yaralanması, künt kafa travması. Ümraniye.

29. Kimliği Belirsiz. Ateşli silah yaralanması ve yüzeysel yanıklar sonucu tanınmaz durumda. Ümraniye.

30. Kimliği Belirsiz. Ateşli silah yaralanması ve yüzeysel yanıklar sonucu tanınmaz durumda. Ümraniye.

Operasyonu'nun 2000-2001 Bilançosu:

Operasyon düzenlenen cezaevi sayısı: 20

Öldürülen tutuklu ve hükümlü sayısı: 30

Hastaneye kaldırılan yaralı tutuklu-hükümlü: 237

Yaşamını yitiren asker: 2

Yaralanan asker sayısı: 6

Edirne F Tipi Cezaevi'ne sevk edilenler: 348

Kocaeli F Tipi Cezaevi'ne sevk edilenler: 340

Sincan F Tipi Cezaevi'ne sevk edilenler: 341

Kartal F Tipi Cezaevi'ne sevk edilenler: 67

Bakırköy Kadın Ve Çocuk Tutukevine sevkler: 45

Açlık grevi süren cezaevi: 41

Operasyon öncesi ölüm orucunda olanlar: 259

Operasyondan sonra ölüm orucunu sürdürenler: 357

Açlık grevini sürdürenler: 1656

Operasyonu protesto sırasında gözaltına alınanlar: 2145

Operasyonu protesto edenlerden tutuklananlar: 58

Copla tecavüz iddiası: 8

Operasyon sonra basılan kültür merkezi, dernek, parti binası: 18

Mühürlenen dernek sayısı: 2

Hiç yorum yok: