14 Mart 2010 Pazar

'Dağa Gelen Gemilerini Yakmış, Köprüleri Uçurmuştur'

Kürt sorununun çözümü tartışmalarında eksik kalan sorulmamış bir soruda gerillanın ‘kırmızı çizgisi’ nerede başlar nerede biter?

Kürt sorununun çözümü tartışmalarında eksik kalan sorulmamış bir soruda gerillanın ‘kırmızı çizgisi’ nerede başlar nerede biter? Kürdistan’ın çok önemli ve stratejik coğrafyasına yayılmış, uzun yıllardır bu alanlarda üstlenmiş bu silahlı gücün kırmızı çizgileri, yalnızca bu gücün yatıştırılması bakımından değil, gerillanın sorunun çözümüne katkısı bakımından da önemli bir husus olmaktadır.

Böyle bir soruya yanıt ararken Kürt toplumu ile gerilla güçleri arısındaki ilişkinin sosyolojik bakımdan da incelenmesi önem kazanmaktadır. Gerillanın bir halkın kabul ve red ölçülerini, tahammül sınırlarını belirlemesi bakımından belirleyiciliği görülürse eğer, gerillanın sorunda bir taraf ve mağdur taraf olan bir halkın olurunu almak bakımında gözetilmesi zorunlu bir unsur olarak görülmesi muhtemeldir.

“Gelinen noktada, Kürt sorunuyla PKK’yı birbirinden ayırmak, ikisinin arasına duvar çekmek olanaksız gibidir. Tersini düşünmek gerçekleri zorlamaktır.



Ve 1990’larda yapılabilecek olan bugün artık mümkün değildir. Yani hem PKK’ya karşı silahlı mücadele, hem de eşzamanlı olarak Kürt meselesini çözüm rayına oturtmak uzak ihtimaldir.

Böyle bir fırsat 1990’larda vardı ama bugün kaçırılmış durumda.

PKK ile Kürt sorunu bugün artık birbirinin içine geçtiği için kaçtı bu fırsat. PKK, Kürtlerin önemli bir bölümünde kabul gördüğü için kaçtı. Dağda PKK’ya vurmaya başladığında, bunun sesi ve tepkisi büyük şehirlerden de geleceği için kaçtı. Dağdaki savaşın şehirleri de hareketlendireceği için, dağın yolunu daha fazla açacağı için de kaçtı.”

Bu paragraflar Kürt sorunun açılım başlığı altında uzun bir süredir tartışılmasında sık sık adını işittiğimiz Hasan Cemal’in 14 ocak tarihli bir yazısından alıntıdır. Hasan Cemal’in de yazısında işaret ettiği içiçeliğin gerçek nedeni işte gerillanın kendisi oluyor. PKK’nin Kürdistan’da geliştirdiği mücadeleyle yarattığı önemli kazanımlar ve PKK’nin geliştirdiği gerilla hareketinin bu gün bir halkın kurtuluş umudu olması bu içiçeliğin asıl nedenleri oluyor.

GERİLLA GERÇEĞİ HALK GERÇEĞİNE DÖNÜŞTÜ

Eski adıyla Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu adında anlaşılacağı gibi bir halkın evlatlarının neferi olduğu bir kuvvet. Bu bakımdan tüm siyasal ideolojik politik nedenler bir tarafa bırakılırsa bile neredeyse en az bir kişinin mensubu olduğu bir ailede gerilla yaşatılıyor. Halk evladıyla, gerilla evladıyla yaşıyor. Hem de kısa bir dönem, gelip geçici bir süreç değil artık hayatının bir parçası haline gelen bir gerçek olarak yaşıyor. Yeniden evladı ile bir arada yaşamanın sıklıkla altını çizdikleri ‘onurluca’ bir çözümün olması dahilinde gerçekleşebileceği gerçeğiyle yaşıyor. Yani gerilla başta da ifade ettiğimiz gibi konunun ideolojik siyasal toplumsal yönleri bir tarafa dahi bırakılırsa dahi bu nedenden dolayı bir halkın gerçeğine dönüşmüş durumda.

Konumuza tekrardan dönecek olarsak ‘kırmızı çizgiler’ diye ifade ettiğimiz şeyin toplamının bir ‘sınır’ çizdiği tartışma götürmez. Bu sınır tabi ki kabul edilebilirliklerin ve kabul edilemeyeceklerin sınırı. Konumuz itibariyle de gerillanın kırmızı çizgilerinin –ki aslında buna aynı zamanda PKK’nin kırmızı çizgileri demek mümkün- açılım tartışmalarının bir tarafı olan PKK’nin tartışma mecrasının sınırları anlamına geldiği açık. Ama bugüne kadar özel bir çabayla tartışmaların bu mecranın dışında geliştiği de kuşku götürmez. Hasan Cemal’in de yazısından anlaşıldığı kadarıyla açılımın geldiği aşama itibariyle hem gerillaya karşı askeri operasyon ve saldırılar yapıp bir taraftan da AKP patentli açılımın adım adım uygulanması bir seçenek olarak varlığını koruyor.

‘Kırmızı çizgiler’ kavramının konuyla ilgili yürütülen tartışmalardan da bildiğimiz gibi aslında çok pozitif karşılanmıyor artık. Sorunun çözümünde gerekli olan soğuk kanlılığın üzerine serpiştirilmiş ideolojik politik gerginlik, veya faturası ‘toplumun bizden beklentileri…’ sözcükleri ile halka çıkarılan gerginlik yaratıcı bir baskılama olarak görülebilir. Bunu böyle değerlendirenlerin çıkış noktasının Ordunun kırmızı çizgileri, muhalefetin halk adına ortaya koyduğu kırmızı çizgiler, MHP’nin kırmızı çizgileri, hükümetin kırmızı çizgileri olduğu düşünülürse yanlış bir değerlendirme olmadığı açıktır. Çıkış noktasının buralar olmasının nedeni yani bu örnekten feyz alınarak kırmızı çizgiler tu-kaka ediliyor olmasının nedeni ise bugüne dek başkalarının kırmızı çizgilerinin yansımamasıdır.

Kırmızı çizgilerin bu tip süreçlerde gözetilen hususlar olması yanlış değildir. Ancak gerekli olan ortaya konulan bu çizgilerin hangi sorumlulukla ne gibi olgular üzerinde ortaya konulduğudur. Örneğin Türkiye’de bugüne dek ortaya konan çizgilerin neler olduğu gözden geçirilirse bir tarafı tümden reddettiği esasın kendisi olmadığı görülecektir. Bu zaman zaman Türkiye iç siyasetinde dengelere göre yaratılırken, sıcakkanlı çözümsüz negatif ve bir devlet politikasından uzak bir parti politikası niteliğindedir. Ayrıca bazı ‘pembe’ çizgilerin de ağır kışkırtıcılık ve tahrikçi bir propaganda bombardımanı altında tırtıklanıp kırmızılaştırıldığı, iyi birer siyaset malzemesi haline getirildiği de Türkiye için söylenebilecek hususlardır. Bunun apaçık bir örneği Türkiye toplumunun hassasiyeti olarak yansıtılan ‘PKK ile Kürt sorununun çözümü konusunda toplumun ikna edilemeyeceği, toplumun buna rıza göstermeyeceği’ propagandalarının, gerçeği yansıtmadığı bu geçtiğimiz süreçte ortaya çıkmıştır.


GERİLLANIN ÜÇ KIRMIZI ÇİZGİSİ

Gerillanın kırmızı çizgilerini HPG Askeri Konsey Üyesi Şahin Cilo’ya sorduk.

* Gerillanın kırmızı çizgisi nedir?

Gerillanın kırmızı çizgisi üç tanedir. Başkan Apo, Kürt halkı, gerillaya karşı saldırı.

Gerilla Başkan Apo’nun savunma gücüdür. HPG Başkan Apo’nun fedaisidir ve bütün çalışmalarını bu esasa göre yürütmektedir. Başkan Apo’ya saldırı gerilla için savaş gerekçesidir. Kürt halkına yönelik gelişen saldırılar. Gerilla örgütlenmemizin adı Halk Savunma Gücü (HPG)’dir, ve halkın savunmasına göre kendini örgütlemektedir. Halka yapılan her saldırı gerillaya yapılmış olarak kabul ediyoruz. Halka karşı gelişen şiddete karşı gerilla da savunma gücü olarak devreye girer.

Diğer husus, gerillanın kendisine karşı gelişen saldırılar olmaktadır. Gerilla bir halkı temsil ediyor ve halkın öncülüğünü yapmaktadır. Gerillaya yapılan her saldırı Önderliğimize ve halkımıza yapılmış bir saldırı olarak kabul edilmektedir. Gerilla zayıfladı mı Önderliğimize ve halkımıza karşı gelişen saldırılar artmaktadır. Gerilla dar bir çerçeveden bakmıyor, kendi misyonunu bildiği için gelişen saldırıları kabul etmiyor. Gelişen her saldırıya karşı gerillanın misilleme yapma hakkı vardır. Topyekün gelişecek imhaya karşı topyekün direniş de gelişir. Gerilla açısından bu üç husus kırmızı çizgi olmaktadır.

Şahin Cilo’nun da üç başlık altında özce ifade ettiği kırmızı çizgiler, bir bakıma bunlar gerillanın savaş nedenleri de oluyor. Şahin Cilo’nun sözleri Türkiye’nin son dönemde yürüttüğü tartışmalarda en fazla gözardı ettiği ve bugün saldırı odağı haline gelen noktalar oluyor. Yani özetle anlaşılacağı gibi Türkiye tam da gerillanın kırmızı çizgilerine parmağı basarak yarayı kanatma denilen tehlikeli politikayı izliyor. Gerillanın bir provokasyona çekildiği savaşı daha fazla yaymaya mecbur kılınmaya çalışıldığı türünden değerlendirmelerin de altında işte “arı kovanına çomak sokmak” deyimine karşılık gelen, sonuçları ağır bu politikadan başka bir şey değil.

‘GERİLLAYI ÖCALAN FRENLİYOR’

Aynı soruyu yönettiğimiz bir başka gerilla komutanı Kasım Engin ise Şahin Cilo’nun belirttiklerini doğrulayarak bunları biraz daha açımlıyor. Biz Engin’den saldırı altında olduğu ifade edilen bu kırmızı çizgilerin gerilla da ne gibi reaksiyonlara yol açtığı hususu üzerinde duruyoruz. Engin’e göre gerillayı Öcalan frenliyor.



* Size göre nedir Gerillanın kırmızı çizgileri? Bu kırmızı çizgileri nasıl oluştu?

- Her şeyden önce gerilla, yok olmayla karşı karşıya kalan bir halkın yeniden yaratılması için mücadele eden bir güçtür. Bu tümden bir halkın yeniden yaratılma olayıdır. Gerillanın kırmızı çizgileri dile getirilecekse tabi ki bunlardan biri halkımızın var olma mücadelesidir. Halkımıza olumsuz bir yaklaşım gerilla tarafından en sert tepki ile karşılaşır. Kürt halkına yapılan bir müdahale gerillaya yapılmış demektir. Yani toplum olarak varolma sorununa yaklaşım bir kırmızı hattır. Bu halk ortak ve kolektif yaşamak istiyor. Halkın kolektif yaşam istemine yapılan herhangi bir saldırı bir savunma gerekçesidir, bir tepki gösterme gerekçesidir. Tabi halka yaklaşım derken çok yönlü belirtiyoruz. Sosyal siyasal ekonomik kültürel tüm yönleriyle belirtiyoruz. Örneğin halk olarak yaşadığımız bir coğrafyamız var, coğrafyamıza karşı yapılacak herhangi bir yaklaşım ve girişim, ekonomisinin talanından tutalım coğrafyasının değiştirilmesine, tarihi kültürel değerlerine saldırı ve imha etme girişimlerinin hepsi halkımıza yaklaşım çerçevesinde kırmızı bir hattır.

İkincisi ve en önemli olanı gerillayı ve Kürt halkını dirilten Başkan Apo’dur. Başkan Apo sıfırdan bir halkı ve gerillayı yarattı. Kürt halkının değerli şehidi Ape Musa demişti ki ‘biz sıfırın altından sıfıra geldik’. Bizim asırlık çınarlarımız Kürt halkının sıfırın altında yaşamış olduğunu dile getiriyorlardı. Önderliğimiz ise sıfırdan bugüne getirdi. Bir halkın tümden var olmasının yaratımını yapıyor. Zaten Başkan Apo da bir birey değildir. Ölüm döşeğinde olan bir halkı yeniden ayağa kaldıran bir Önderlik gerçeğinden bahsediyoruz. Bu bağlamda Önder Apo’ya yapılan yaklaşım bireye yapılan yaklaşım değildir, yeniden yaratılan halka ya da özgür kimliğe karşı yapılan bir girişimdir.

Şunu belirtmekte yarar var; açıkça söyleyelim Başkan Apo gerillayı frenlemese, gerilla bu kadar tahammül edemez. Gerilla öyle çok sakin durabilecek yerinde durabilecek bir güç değil. Dağa çıkan her gerillanın bir çıkış gerekçesi var. Öncelikle onun kimliğine saygı gösterilecek, hakaret edilmeyecek. Ama Türkiye ortamında her gün hakaret yapılıyor. Medyada gerillaya ilişkin konuşulduğunda terörist diye hitap ediliyor. Bunu da bırakalım resmen küfür ediliyor. Hakaret var. Her gerillanın dağa geliş noktaları ayrı olabilir ama ortak noktaları var ve bu kimliğe saygı gösterilecek. Gerillanın çok sert tepki vermemesinin temel nedeni Önder Apo’nun çok özel bir biçimde gerillayı frenleme çabasıdır.
Biz gerillayız ve silahlarla donatılmışız. Ölümü göze almış kelle koltukta dağa çıkan bir insanı durdurmak mümkün mü?

DAĞA GELEN GEMİLERİ YAKMIŞTIR

* Öcalan sizin deyiminizle ‘ayağını bu frenden çekerse’ ne olur?

- Serbest bırakılsa gerilla her gün kendini on yerde patlatır. Bu hareketin her bir gerillası bir fedaidir ve fedaice yaşıyor. Dağa da bunun için gelmiş ve dağa gelen hiçbir gerilla geri gideceğini hesaplamıyor, gemilerini yakmış, köprüleri uçurmuş. Böyle dağa gelen bir gerilla gücünü durdurmak mümkün mü? Bunu durduran tek güç Önderliktir. Bugün yüzlerce arkadaşın fedai eylem yapma önerisi var.

Eylemsizlik sürecini yaşıyoruz ve 94 arkadaşımız şehit düşmüş. Bunu tahammül etmek kolay mı? Kendinizi gerillanın yerine koyun. TV‘lerde gencecik insanlarımıza 15 tane polis tekme, tokat saldırıyor ve bu alçakça saldırı karşısında durmak mümkün değil. Halkların kardeşliği olmasa durmak imkansızdır. Buradaki yaklaşımımız halkların kardeşliğine zarar gelmemesi ve kardeşlik zemininin ortadan kalkmaması için verilen çabadır. Yoksa bu olaylara karşı tahammül gösterilemez. Böyle bir güç dağlara bir amaç için gelmiş ise durdurulması zordur.

Bir de unutulmamalı bizler Ortadoğu insanıyız ve Ortadoğu insanları sıcakkanlıdırlar ve akıldan önce duygular gelir. Günlük olarak duygularına hakaret vardır ve orada durman zordur. Akıl olarak çok gelişkin de olsan durman hiç kolay değildir. Farklı yaklaşımlar içine girmek çok daha rahattır. Gerillanın da anlaşılması gerek ve gerilla kendini zor tutuyor. Ama gerillanın da sınırı var ve bir çok yerde tahammül sınırımız aşılmıştır.

Halkımıza bakalım, geçmişte bu halk bir tavuk için dokuz insan vuran bir gerçekliğe sahip iken bugün yaşanan bu kadar olay sonrası halkın tepkisi makul ölçülerde kalıyor ise nedeni Önderliktir. Gerilla tüm provakatif yaklaşımlara rağmen kardeşliği isteyen bir güçtür ama belirttiğin hususlar devam ederse gerillayı tutmak imkansızdır.

SOKAĞIN SESİ

Kasım Engin’in konuşmaları arasında detay gibi duran Biz Ortadoğuluyuz… diye başladığı sözler dikkat çekici. Engin’in gerillanın da politik bir güç olmasına karşın gelişmelerden duygusal açıdan etkilendiğini anlatan bu sözleri gerilla ile kırmızı çizgiler olarak ifade edilen hususlar arasındaki duygusal etkileşime dikkat çekmemize yol açıyor. Bunların belirleyiciliğinin olmadığını düşünmek yanlış bir varsayım. Çünkü gerillanın kendisini koşullandırdığı gerçeklik zaten bu etki tepki sürecinin bir sonucu. Gerilla kendi tepkisini ve ne yapması gerektiğini bu etkiler üzerine inşa ediyor ki halk ile arasında inşa ettiği bu kopmaz ilişkiyi sürdürebilsin. Sokaktan haykırılan sesin kamelyadan yankısı da bize bunları kanıtlıyor.

Son dönemde insanların akıllarını durduracak bir biçimde Kürt toplumu ayakta. Yılları alan bir süreçtir Kürt halkının dinmeyen mücadelesiyle sokaklar dolsa da geçtiğimiz iki yıl bu alabildiğine artmış durumda. Neredeyse sokağı evi haline getirmiş Kürtler. Ve tüm mesajlar bu sokak meydanlarından haykırılıyor. Türk devleti için bu mesajlar atılan gaz ve sis bombalarının toz bulutu altında kaybolsa da gerillanın kamelyasında çarpıcı bir biçimde yankı buluyor. Kürt toplumu sokaktan pankartlarıyla sloganlarıyla haykırıyorlar. Bu arada bu mesajların gün geçtikçe çok daha çarpıcılaştığını politikleştiğini de belirtmek gerekiyor. Örneğin DTP’nin kapanması ardından koca bir pankartın ardından yürüyen on binler bir pankartta şu sözleri nakşetmiş “DTP’yi kapattınız Ya PKK?”

Devamla Öcalan’a karşı geliştirilen saldırılarda öndeki pankart ilgililere şu soruyu soruyor “Sahipsiz mi sandınız?” Son yapılan tutuklamalar ise halkı şöyle bir benzetmeye itmiş “Dün Halepçe Bu gün Kelepçe”.

Sloganlar da çarpıcı ve oldukça düşündürücü. “Gençler Botan’a Özür vatana” “Her Kürt Gerilla Doğar” “ İntikam intikam” En çarpıcı olan ise gerilla bir sesleniş olan şu slogan “gerilla cepheye misillemeye”

Bunlar meydanlarda polisin askerin saldırılarına maruz kalan halkın hem mesajları hem de çağırıları. Aynı sloganları ayrıca kolu kırılan küçük bir çocuk, onlarca polisin bir genci köşeye sıkıştırıp öldüresiye dövmesi, silah dipçikleri ile kafaların darma dağın edilmesi, yerlerde sürüklenmesi görüntüleri eşliğinde izliyoruz. Ve gerilla da böyle izliyor. Bunlar sokağı yıllardır terk etmeyen halkın sesi.

İşte bu sokaktaki ses gerillanın ortak toplantı yemek ve tv izleme alanı olan kamelyada yankısını buluyor. Kamelya basit mekan değil. Gerilla için hayatın daha dingin daha serbest yaşandığı anlar. Böyle olunca en rafine en gerçekçi gerilla tepkisi ile burada karşılaşmak mümkün hale geliyor.

HANGİSİ KAZANDIRIR

Gerillanın kırmızı çizgilerini gerillayı anlamak açısından bilmek oldukça önemli. Ancak mesele başkalarının kırmızı çizgisi karşısına bir başkasının kırmızı çizgisini dikip ‘olmadı baştan alalım’a dönüştürmek değil. Aksine gerilla komutanlarının anlattıkları aslında makul hatta birilerinin çizgisi olmasına gerek duyulamayacak temel hususlar. Bir hukuk devletinde, birazcık demokrasiden nasibini almış bir devlette gözetilmesi lütuf olmaktan ziyade bir mecburiyet olan asgarilikler.



Örneğin bir halkın referandumla bir halk Önderi olarak kabul ettiği bir insana gerektiği gibi yaklaşmak, bir saldırı odağı haline getirmemek. Kürt sorunu gibi tarihi bir sorunda sonuçları çok önemli etki ve tepkilere yol açacak birine bir lider olma sorumluluğuyla yaklaşıp bunun gereklerini yapmak. Örneğin bir halka bunca acı ve işkence altında tarihin bu büyük haksızlığıyla boğuşup bu günlere gelen bir kadim halka bir çırpıda sorunu çözemesek bile çocuklarını zindanlara tıkmayıp kollarını kırmamak, sokak ortalarında öldürmemek, yöneticilerini öncülerini kendi toplumsal sistemlerinin öncülerini zindanlara tıkmamak, tenha bir kuytulukta yakalanan birkaç ferdini milliyetçilik zehrini içmiş hayvansı bir şölen eşliğinde linç etmemek. Yine örneğin hiçbir çağrı hiçbir karşılık olmamasına rağmen dağların derinliklerine çekilen, silahlarını susturanların üzerine bir kilosu ile bir binayı havaya uçurabilecek güçteki C-4 patlayıcıdan oluşan tonluk bombaları atmamak çok mu zor? Bunları yapmamak çok mu zor? Bunu yapmamanın kazandıracakları karşısında yapılması için Türkiye’yi zorlayan kırmızı çizgilerin kazandırdıkları neler? Hangi kırmızı çizgiler Türkiye’ye kazandırıyor?- ANF

Hiç yorum yok: