7 Mart 2010 Pazar

'Allah Allah' diyerek işlenebilen günahlar

Her şeyden önce Allah'ın adını anarak, hatta Allah adına günah işleme alışkanlığının insanlık tarihi kadar eski olduğunu ifade etmemiz gerekir. İnsanoğlu davranışlarının meşruiyetini güvence altına almak için kendi elleri ile yaptıklarına Allah'ı kefil yapmayı kolay bir kaçamak olarak görmüştür. Böylece kendi beşeri davranışlarına ilahi bir zırh oluşturmak ve tartışma dışı tutulacak kutsal bir alana sığınmak insanın doğasında vardır. Allah'ın adını anarak işlenebilecek günahların başında elbette 'kan dökme, haksız yere adam öldürme' gelmektedir.

Bugüne gelmeden önce geçmişte yaşanan birkaç olayı hatırlayalım. Cemel ve Sıffin vakaları, Kerbela olayı, iki tarafın da 'Allah'ın adını' anarak meydana çıktığı ve Peygamber ailesinin katledildiği olaylardır. Avrupa'da yaşanan din-mezhep savaşları bir başka pencereden benzer örneklerdir. Osmanlı'da, özellikle son dönemde saray entrikaları ile bağlantılı askeri girişimlerde dini motifler önemli bir yer tutmaktadır. 31 Mart Vakası olarak bilinen hadiseyi anmakla yetinelim. Cumhuriyet döneminde, özellikle ordunun laikliği, dinin toplumsal hayattan uzaklaştırılması çabası olarak algılama kararlılığını hepimiz biliriz. Bunun en önemli istisnalarından birisi savaşma arzu ve motivasyonunu yükseltmek için askeri 'Allah Allah' nidası ile harekete geçirmekte bir beis görülmemesidir. Yani yaşarken çok makbul görülmeyen bir imge, ölüme giderken ya da ölmeye, öldürmeye gönderilirken gayet tercih nedeni olabilmektedir. Irak'ta Şii camilerine bomba atanlar da muhtemelen eylemlerini benzer duygular içinde gerçekleştirmektedir.

6-7 Eylül olaylarından, Madımak faciasına kadar birçok hadisede toplumsal psikolojinin dini sembollerle dışa vurmasında kamu otoritesinin payı h‰l‰ yeterince masaya yatırılıp sorgulanmamıştır. Bir yanda 12 Eylül döneminde 'Allah'ın giremediği(!)' işkence odaları, diğer yanda 28 Şubat döneminde kimi radikal İslami grupların mensuplarına işkence yaparken namaz molası veren sorgu görevlileri.

Sözü daha fazla uzatmaya gerek yok sanıyorum. Allah adına, Allah'ın adını anarak işlenen insanlık dışı olayları saymaya gücümüz yetmez. Gelelim tartışmanın güncelleşmesine neden olan 'cami bombalama' konusuna. Benim hatırladığım kadarı ile Şemdinli'de astsubayların arabasında ele geçirilen ajanda da, caminin bombalanıp PKK tarafından yapılmış görüntüsü verme planı vardı. Yani harp eğitimi uygulamalı olarak verilmeye niyet edilmişti.

Son dönemde gündeme getirilen planın doğruluk derecesini, kapsamını henüz bilmiyoruz. Ama Genelkurmay Başkanı'nın konu ile ilgili açıklamasında 'Allah Allah diyerek taarruza geçen bir ordunun cami bombalayabileceğini düşünmenin, vicdansızlık olduğu' şeklindeki sözleri bende bu duyguları uyandırdı.

Eşinin annesi başörtülü olduğu için lojmanlara gidemeyen ve bu durum tespit edildiğinde ordudan ihraç edilen askerlerin hayat hikayelerini henüz unutmadık.

En çarpıcı olan ise inancından dolayı vicdani ret hakkını kullanmak isteyen, silah almak istemeyenlerin soluğu askeri cezaevinde almasıdır. Bu konuda laiklik de, demokrasi de kolayca göz ardı edilebilmektedir.

'Allah Allah' diyerek her türlü yalanın söylenebildiği bir dünyada bütün suçu askere yıkmak elbette doğru değildir. Yolsuzluk, hukuksuzluk iddialarının askerde de, sivilde de aynı derecede sorgulanmaya değer olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

AYHAN BİLGEN

Hiç yorum yok: