29 Mart 2010 Pazartesi

AKP ve başbakanın sanatçıları(!)

Bu ülkede, her şeyi yapıyormuş gibi yapıp, hiçbir şey yapmamanın tarihini yazıyor AKP. Avrupa Birliği tartışmaları ile aylar geçirdik. Sonra Kopenhag Kriterlerini çay niyetine içtik. Ergenekon dedik, paşalar gözaltına alınıyor diye bir umut bekledik. Ama paşalar: paşa paşa dışarıya çıktılar. Neymiş? Kurumlar yıpratılmamalıymış. AKP boş durur mu? Kürt açılımı dedi, açılımın adı zamanla evrim geçirerek 'Milli Birlik Projesi'ne dönüştü. Bu sürece denk düşecek şekilde, bütün Kürt kurumları, açılımdan paylarına düşeni almış oldular. Roman Çalıştayı dendi, Romanlar Nazi dönemine yaraşır bir şekilde toplama kampına yollandı. Alevi Çalıştayı dendi, Maraş katili Ökkeş Şendiller çalıştaya çağrıldı. Şimdi de sanatçı çalıştayı(!). Kürt sorununun çözümü için, Erdoğan onları toplantıya aldı.

Önce davetliler listesine bir bakalım: İbrahim Tatlıses, Emel Sayın, Nuri Sesigüzel, Orhan Gencebay, Mustafa Sandal, Davut Güloğlu, Kıraç, Fatih Kısaparmak, Kenan Doğulu, Orhan Hakalmaz, Ferdi Tayfur, Funda Arar, İzzet Yıldızhan, Alişan, Ferhat Göçer, Gülay, Murat Göğebakan, Mustafa Sağyaşar, Samsun Demir, Bülent Ersoy, Manga, Muazzez Ersoy, Feryal Öney, Ali Rıza Binboğa, Safiye Soyman, Nükhet Duru, Sinan Özen, Demir Demirkan, Demet Akalın, Zerrin Özer, Kayahan, Nilüfer, Sertab Erener, Işın Karaca, Seda Sayan, Bedia Akartürk, Emel Müftüoğlu, Nihat Doğan, Zekai Tunca, Cengiz Kurtoğlu, Hakan Peker. Cengiz Erdem ve Şahin Özer. Bu listeden Bülent Ersoy'u bir kenara bırakıyorum. Kürt sorunu konusunda politik bir bilinci olmasa dahi, içgüdüsel olarak savaşa karşı bir duruşu var. Öte yandan sos olarak: Yavuz Bingol, Rojin, Onur Akın gibi bir kaç isim var toplantıda bulunan. Ve bütün bunlara, sanatçılarla görüşme deniliyor. Başbakanlığın önü Jeeplerden geçilmiyormuş. Bunu ilk duyduğumda, aklıma akşamları televizyonlarda yayınlanan magazin foreverler geldi. Işte Erdoğan ve AKP, magazin foreverlerden Kürt sorununun çözüm ilacını arıyor. Bu kadar ciddi bir meseleye AKP'nin bakışı böyle, yakışıyor. Bir kere, toplantıya katılanlar sanatçı değil. Onlar: şarkıcı, türkücü, arabeskçi, popçu. Önce bir tesbit yapalım, sanatçı kimdir? Sanatçı, ürettiği özgün şeyin içine toplumu çekebilen, böylece toplumu yönlendirebilen, fikirlerini, duyarlılıklarını belirleyebilen, bunları yaparken de, bir duruşu ortaya koyan kişidir. Sanatçı, sistemin tuzaklarına düşmeden, popüler kültürün dışında kalarak bunları yapabilir. Sanatçı, yaşadığı zaman diliminde, yeryüzündeki bütün haksızlıklara karşı çığlık olabilendir. Sanattan gelen gücünü kullanarak dik durabilendir. Mazlumun sesi, zalimin muhalifidir sanatçı.

Bu listede kim bu tanıma uyuyor? Bir isim, evet bir isim arıyorum, bulamıyorum. Onur Akın var diyebilir insanlar. Onur Akın, Cumhuriyet ve CHP mitinglerindeki tavrı ile sanatçı olamayacağını net biçimde göstermişti zaten. Teoman ise, zaten sanatçı değilim diyor haklı olarak. Bu dürüstlük bile, onu diğerlerinden farklı kılıyor. Erdoğan, bunlardan Kürt sorunu konusunda kamuoyu yaratmalarını bekliyor. Gülmek geliyor insanın içinden ama konu yakıcı ve dramatik. Hayatlarında bir tanecik kitap okumadan, şarkı, türkü söyleyerek bir ömür tüketen, imajmakerlerin elinde maymuna dönen bu zevat Kürt sorununda duyarlılık oluşturacak. Kürt sorununun ve onun ortaya çıkış nedenlerinin en basitinden bile habersiz bu isimler. Baksanıza, Orhan Gencebay' Kürt dili ne zaman yasaklanmış ki? Yasaklandığından haberim yok' diyebiliyorsa, varın siz Emel Müftüoğlu'nun, Nihat Doğan'nın, Cengiz Kurtoğlu'nun halini düşünün. Sorun oraya gidenlerde değil. Sorun, sanatçının kime dendiğini bilmeyen, oraya arabeskçi, tavernacı dolduran, onları sanatçı sayan zihniyette. İşte AKP'nin Kürt sorununun çözümüne verdiği ciddiyetin resmi o tablo.

Bu girişime şapka çıkaran diğer Erdoğan olan Yılmaz'ın kankisi Muhsin Kızılkaya ise geçenlerde radikal 2'de ince ayar yapmıştı. Erdoğan'ı savunmak amacı ile yazmadığını söylediği yazısında, bolca Erdoğan savunması yapıyordu. Yazısında: 'Sayın Demirtaş! Meclis'e giden Kürt milletvekillerinden neredeyse yarısına yakını Kürtçe bilmiyor. Kürt sanatçılara Kürtçe film çekmelerini önereceğinize, önce Kürtçe bilmeyen milletvekilleri bir araya gelin, bir kursa yazılın, hepiniz iyi derecede Kürtçe öğrenin, sonra başkalarına tavsiyede bulunun; milletin vekilli önce millete örnek olmalı değil mi' derse, ne yapacak? Zor durumda kalacağı muhakkak.' Diye yazıyor. Yazdıkça, sapla samanı karıştırıyor. Psikolojik savaşın tuzağına gönüllü düşüyor. Hani psikolojik savaşın kalem erbabları yazıyor ya, niye Kürtçe eğitim istiyorsunuz? Kendiniz Kürtçe bilmiyorsunuz. Bu argümana su taşıyor Kızılkaya. Sanki asimilasyon politikalarının sorumlusu BDP'ymiş gibi bir yoruma imza atıyor. Ve bolca da Yılmaz'cığını savunuyor. Savunacak elbette, aynı bardakta şerbet içiyorlar. Bir de utanmadan; 'Her gün kendi medyalarında 'hain Kürt aydınlarının' listelerini yayınlıyorlar' terbiyesizliğine kadar işi götürmüş. Evet, Günlük bizim medyamız. Sizlerin medyasını ise çok iyi biliyoruz.

Doğan DURGUN

Hiç yorum yok: