19 Mart 2010 Cuma

100 bin Ermeni ve İslamcının Refleksi

AKP ve onun “çekirdek” kadrosunu “eğitmek”, Kürt sorununda, Ermeni sorununda, Kıbrıs sorununda demokratik ve insancıl bir çizgiye getirmek için, demokrat aydınlarımız insanüstü bir çaba harcıyor. Yapmadıkları fedakarlık kalmadı. Ama olmuyor. Arabanın lastiği her defasında patlıyor.

Neden acaba?
Sakın bu “eğitmek” istedikleri insanların dayandığı çıkarlar bunları böyle falsolara mahkum etmiş olmasın?
Bir an düşünün: Murat Belge gibi Ermeni sorununda dünya ölçüsünde misyon sahibi bir yazarın makale yazdığı Taraf Gazetesi, her an bir Ergenekon “manyağının” silahlarına hedef olma riskini göze alarak AKP’ye tarifsiz bir destek veriyor; ama o AKP’nin başı, bu gazeteyle alay eder gibi, Londralardan gazaba gelip 100 bin Ermeni emekçisini sürmekten söz edebiliyor. Gazete de, o gazetede yazanlar da umurunda bile değil.

Nasıl oluyor bu iş?
Nasıl oluyor da, “laikçi” cenah karşısında, eski “takunyalı, ibrikli, elinde çivili sopa” imajının çöpe atılmasında en büyük rolü oynayan demokrat, liberal, sol liberal aydınların karşı çıkacağını bile bile Başbakan böyle bir “kabadayılık” yapabiliyor?

Birincisi, Başbakan, kişisel “kabadayılık” yapmıyor. Dayandığı sınıfın ve o sınıfa dayanan devletin çıkarları, o çıkarları elde etme stratejisi yönünde adımlar atıyor; büyük bir Pazar rekabeti içinde sermayenin bölgesel emperyalist çıkarları uğruna, ölümüne bir kavga veriyor ve bu kavgada her türlü aracı, ideolojiyi, görüşü işine geldiği gibi kullanıyor. Pek övülen pragmatizmin ekonomik temeli bu. Ortadoğu ve Kafkasların karmaşık ilişkileri Başbakan’ı kah “komşularla sıfır sorun” uydurmacasına, kah “100 bin Ermeniyi sürme” patavatsızlığına sürüklüyor.

İkincisi, şu soruyla ilgili; bu bölgesel emperyalist çıkarlara rağmen Türkiye devletini, onun işini yürüten AKP hükümetini ırkçı, yayılmacı, militarist siyasi çizgisinden geriletmek mümkün müdür? Evet, mümkündür. Ama Hükümeti örneğin Ermeni sorununda, Kürt sorununda, Kıbrıs sorununda militarist yönelimlerden geriletmek, bizim aydınlarımızın yöntemiyle başarılamaz. Yani “yazı” yazarak, “tavsiyelerde” bulunarak, “kibarca eleştirerek”, ya da “feryad ü figan” eyleyerek Hükümet geriletilemez. Bu konularda olumlu adım atmaya mecbur edilemez.

AKP hükümeti, ancak bu hükümetin dayandığı sınıf çıkarlarının karşısında yer alan, somut ve örgütlü bir güç tarafından geriletilebilir. Demokrat aydınlarımızın temel sorunu, ortada böyle bir “gücün” olmadığını sanmalarıdır. Onlara Hakkari Yüksekova’da başlayan ve Edirne’ye ulacaşacak olan Newroz yürüyüşünü işaret ettiğimiz zaman, onlar bunun bir “demokratik halk hareketi” olduğunu değil, bir “Kürt hareketi” olduğunu sanmaktadırlar. Bilinçaltındaki milliyetçi tortular, “Kürt hareketinin”, şu anda Türkiye’nin bütün Kürt olmayan demokrat güçlerini de harekete geçirme potansiyeli taşıyan somut biricik “demokratik alternatif” olduğunu görmelerini engelliyor.

Ve işin ilginç yanı, demokrat aydınların bazıları, Kürt özgürlük hareketiyle ittifak içinde, onun Türkiyelileşmesine katkıda bulunarak AKP’yi “terbiye” etmek, yani onun ırkçı, hegemonyacı siyasetini geriletmek için çalışacaklarına; tam tersini yapıyorlar. AKP ile birleşip, Kürt özgürlük hareketini “terbiye” etmeye kalkışıyorlar.

İşte, başüstü duran bu taktiği ayaklarının üstüne dikmek için çalışmak, demokrat aydınlarımızın önünde duran en temel meseledir. Bu yapılmadıkça, demokrat aydınlar, yalnızca “islamcının” eski yüzüne yeni bir maske takmış olacaklardır. Ve o maske de her kritik dönemeçte suratlardan düşecektir.

Baksanıza, Mehmet Altan Başbakanın “Ermeni Açılımı”nı eleştirirken, hemen onun köşe arkadaşı Ahmet Kekeç, Mehmet Y. Yılmaz’ın “Y” harfinin “açılımını” yapıyor ve “Y”nin “Yakup” demek olduğunu “ifşa” ettikten sonra, bunu ağzında öyle geveliyor ki, siz, “Yakup”un, “Jakop” ve “Mehmet”in de “Memet” haline gelmesi gereken bir “Yahudi dönmesi” olduğuna inanıyorsunuz.

Yeni bir evredeyiz. Bu evrede artık, devletten ve hükümetten bağımsız bir halk gücüne dayanmadan, AKP’ye hiç bir ciddi demokratik talep dayatılamaz, onun bölgesel emperyalist çıkarlarını milliyetçi ideolojiyle dile getirmesi geriletilemez. Ve bu evrede artık, yazı yazarak, belge yayınlayarak ve bütün bunları AKP’yle ittifak halinde yaparak darbecilerle savaşılamaz. Anayasa değişiklik tasarısına bakan bunu kolayca anlar. AKP kendini kolluyor, halkın önündeki “barajı” kaldırmıyor.

Bu evre bütün demokratların birleşme evresidir.
Böyle bir birlik olunca, ya AKP hükümeti reform yolunda yürümek zorunda kalır, ya da halk kendi işini kendisi görür...
Okunma: 110

Hiç yorum yok: