9 Şubat 2010 Salı

Kürt Sorunu Çözülmeden Silahlar Bırakılmaz


Gerillalar, bugüne dek sorunun çözümü tartışmalarında adları ‘Gece karanlığından faydalanarak kaçan teröristler, dağdan inmeye hazır olan dağdakiler,

Gerillalar, bugüne dek sorunun çözümü tartışmalarında adları ‘Gece karanlığından faydalanarak kaçan teröristler, dağdan inmeye hazır olan dağdakiler, hain bir pusuyla karşımıza çıkanlar, her gün bölüp bölüp bölünenler, kafile kafile kaçanlar. Dağda kalmak istemeyenler, pişman olanlar, onar onar mı gelsin, yüzer yüzer mi gelsin diye karar kılınamayanlar, dağa çıkınca sorun inince de sorun olanlar, gelsin de gelirse nerede kalacağı kararlaştırılamayanlar, Türkiye vatandaşları gelirse arkada kalması endişe veren Suriye Irak İran uyruklu olanlar…’

Onlar aslında PKK’nin 30 yılı aşkın mücadelesinin yarattığı, milyonların yeni bir yaşam ve kurtuluş olarak sarıldığı, kültürel kazanımların ve demokratik siyaset tarzının öncü kuvveti ve prototipi durumunda. ‘Gerilla toplumsallığı ya da topluluğu’ diyebileceğimiz bu kuvvet sorunun çözümü aşamasında da barışılması gereken öncü toplumsallık, sakınılması gereken örgütlü ve donanımlı öfke, ikna edilmesi gereken aldatılmış bir halkın temkinli temsilcisidir. Bu bakımdan çeşitli siyasetçi ve aydınların sosyolojik bir değerlendirmeden kaçınarak, konunun ötesinde tutup talileştirdiği, kriminal bir vakaya indirgediği ‘gerilla’ tartışması kocaman bir yanlıştır.

Gerillaya yanılgılı yaklaşım devletçi zihniyetin yarattığı yanlış rol tanımından ileri gelmektedir. Bu anlayışa göre gerilla belli amaçlar için örgütlenmiş bir organizasyonun silahlı gücüdür. Bu açıdan Kürt sorununun çözümünde gündeme gelen tartışmaların bir durağı olan ‘silahların susması’ meselesinin peşi sıra gerilla gücünün ne olacağı sorusu sorulmakta ve gerillanın ‘indirilmesi’ tartışma konusu olmaktadır.

Gerillanın silahlı bir güç olduğu doğrudur. Ancak gerilla silahlı ve savaşan bir güç olmasından daha çok öncü bir toplumsallık ve ideal olanın –ya da gerillanın ve Kürt halkının deyimiyle yeni yaşamın- kurumsallaşmasıdır. Yani gerilla daha çok siyasal, sosyal, kültürel ve ideolojik bir örgütlenmedir. Bu yaklaşım aslında yalnızca PKK deneyimi açısından değil diğer devrim deneyimlerinde de öncü parti öncü örgütlenme adı verilen devrim teorisinin bir gereğidir.

NASIL YAŞANILACAK?
PKK’de bu devrim teorisi reel sosyalizme dönük eleştiriler paralelinde yeni ve çok daha özgün bir hal kazansa da öncü örgütlenme PKK’de yaşam bulmaya devam etmektedir. Toplum için bir kurtuluş olan ideolojinin, bunun temel paradigmalarının nasıl ete kemiğe bürüneceğini daha basit bir anlatımla ‘nasıl yaşanılacağı’nı sorusunu öncü militanlardan ya da kadrolardan oluşan parti sistemi içerisinde somutlaştırarak yanıt arar. Yani ‘yeni yaşam’ parti bünyesi içerisindeki giderek bir toplumsallık haline gelen sistem içerisinde yaratılır. Bu aynı zamanda partiye yeni toplumun bireylerini yaratma imkanı da sunar. PKK’nin reel sosyalizm deneyiminden çıkardığı en temel sonuçlardan biri de yeni toplumun bireylerini yaratma işi bu bakımdan belli denemelerle somut gerçeklik içerisinde şekil bulur.

PKK açısından gerilla aynı zamanda yeni toplumsal modelin örgütlenme biçimidir. Daha somut ifade edersek eğer PKK’nin öngördüğü Demokratik Ekolojik Toplum paradigması, bu paradigma içerisinde yaşayan toplumsallığın adı olan ‘demokratik komünalite’ gerilla örgütlülüğünde adım adım yaratılmaktadır. Gerilla bu toplumsallaşmanın bir bireyi olarak çoktan toplumdan çok daha ileri bir düzeyde mesafe katetmiş ve daha yoğun mesafe katetmenin örgütsel düzenini kurmuş, ihtiyaçlarını belirleyip bu ihtiyaçları gidermenin pratik mücadelesini başlatmıştır. Yani gerilla silahlı bir savunma gücü olmasının yanı sıra neredeyse hayata dair her şeydir.

GERİLLA KOMUTANLARI KONUŞUYOR
Gerillaya dair sorularımızı yönelttiğimiz her biri 10 ya da 20 yılı aşkın süreçtir mücadele yürüten gerilla komutanları bize bunları anlatıyor. HPG Anakarargah komutanı Nurettin Sofi, YJA STAR karargah Komutanı Zozan Çewlik, HPG askeri konsey üyeleri Şahin Cilo, Zaxo Zagros ve HPG komutanları Tekoşer Şemzinan, Ali Haydar Dersim, Rızgar Ersi ve görüşlerini aldığımız diğer komutanları gerillanın anlaşılması için öncelikle dikkat çektiği temel husus bunlar oluyor. Gerillaya dair yazı dizimize konu olan soruları yönelttiğimiz gerilla komutanlarına göre gerillanın içinde bulunduğu yaşam düzeninde yeni bir yaşam yaratılıyor. Bu açıdan dağların da etkili bir unsur olarak özgürleştiri etkisine değinen gerilla komutanları Kürdistan dağlarının gerillaya kendini savunma imkanı yaratmasının yanında sunduğu özgür düşünebilme imkanları ve devlet aygıtının ağır baskıcı sistemi ve onun paradigmalarından yalıtılmış mekan olmasının yeni bir yaşamın yaratılmasında kolaylaştırıcı faktör olduğunu belirtiyor.

Gerillanın cezp edici, çekici esas yönünün yaşam tarzı olduğunu belirten gerilla komutanları halkın 30 yıllık mücadele sürecinde gün geçtikçe gerilla gibi yaşamaya çalıştığı, gerillayı örnek bir yaşam idolü olarak gördüklerini belirtiyorlar. Gerillanın yaşamının düzenlenişinde en küçük detayına kadar hakim olan anlayışın yeni yaşam biçiminin inşa edilmesi olduğunu belirten gerilla komutanları 25 yılı aşkın bir süredir gerillanın yürüttüğü silahlı savaşımın kontrol dışına çıkmayışını da buna bağlıyor.

Biz de bu tartışmalar sonucu gerilla yaşamına dair somut örnekler vererek gerillanın rolüne tanımına vurgu yapan komutanların anlatımlarından özetle aşağıda sıraladığımız ortak anektodları çıkarıyoruz

1. PKK’nin silahlı gücü olarak ifade edilen HPG yalnız başına gerillayı temsil eden güç değildir. Bunun dışında diğer siyasal sosyal kültürel faaliyetler içerisinde bulunan her ferdin tanımı gerilladır. Yani gerilla olmak için esas olan silahlı savaşım içinde olmak değil bu sistemin içinde tanımlanmaktır. Ayrıca PKK açısından dünyanın dört bir yanında mücadele yürüten militanlar hitaben ‘çalışmalarda gerillalaşma, gerilla çalışma tarzı vs. türünden tanımlamalarla rol tanımlarının ya da görev paylaşımının, uyarıların ya da talimatların olduğu çoğu zaman basından da tanık olunmuştur. Bunlar PKK’nin iç literatürü anlamında da gerillanın rolüne ve tanımına ilişkin ip uçları sunmakta gerilla ve gerillaşmaya dair geniş bir yaklaşımı anlatmaktadır.

2. Etkili bir eğitim sistemine sahip olan PKK’nin HPG olarak tanımlanan meşru savunma gücü de dahil olmak üzere tüm kurumlaşmalarının yoğun bir ideolojik siyasal eğitim örgütlenmesi göze çarpmaktadır. Bu eğitim sisteminin çok yönlülüğü dikkat çekici olduğu gibi ders programının neredeyse yüzde 80’inin ideolojik siyasal konular olduğu açıktır. Ayrıca bu sistem onlarca eğitim okulu ve akademilerde sürdürüldü gibi günlük ya da haftalık yaşam düzeni içerisinde de belli zamanları kapsayan süreklileştirilmiş eğitim çalışmaları ile yürütülmektedir. Bu eğitim sistemi gerillanın kendisini tanımlamasındaki somut ibarelerdir.

3. Gerilla birliklerinin örgütlenme yöntemi, işleyiş biçimi ve hareket tarzı askeri gereklilik kadar ideolojik gereklere göre biçim kazanmaktadır. Örneğin birliklerin askeri olarak takım manga bölük gibi tanımlarının yanı sıra, komün-ocak gibi örgütsel topluluklar mevcuttur. Bu birliklerin düzenli eğitimi, yaşamlarının düzenli tartışıldığı temel eksiklerin ele alınıp eleştiri özeleştiri denilen yöntem ile tartışıldığı günlük üç günlük, haftalık gibi çeşitli ve düzenli oturum süreçleri mevcuttur. Tüm bunlarla birlikte ilgi çekici yön gerilla birliklerinin temel başarı ölçütlerinin yaşamsal unsurlar olmasıdır. Örneğin emekçilik, fedakarlık, dayanışma, kolektivizm, sorumluluk, ortaklaşma, bireycilikten uzak toplumsallık, kendini eğitme, mütevazilik vs vs..

4. Gerillaya dair PKK kaynaklı propaganda çalışmaları iç yazışmalar bile incelenirse gerillaya atıfta bulunulan övgüler bir askeri birlikten beklenildiği gibi iyi silah kullanmaları, keskin nişancı olmaları, güçlü olmaları, iyi iz sürmeleri, gece hareket edebilmeleri, silahlar ve patlayıcılar konusunda uzman olmaları, vs. değildir. Bu tip değerlendirmelerde de gerillanın kendini yeni toplumsallığın öncü bireyi haline getirip getirmediği bu yaşamı kendinde ne kadar somutlaştırabildiği bu düzeyde toplumu ne kadar etkileyebildiği vs hususlarıdır.

5. Gerilla birlikleri içerisinde komutanlık ölçüleri de gerillanın tanımına dair ip uçlarıyla doludur. Bu konuda da ölçüler yeni yaşamın temel değerleri ile kendini donatmadır. Ayrıca HPG sistemi içerisinde bir gerilla görev almadan önce adına pratik çalışma sürecine gitmeden önce kesinlikle belli bir ideolojik siyasi eğitim görür ve bu eğitim süreci boyunca kişinin göreve hazır olup olmadığına dair karar eğitime katılan tüm gerillalarca alınır. Ayrıca savaş halindeki bir gerilla birliği bile olsa bu birliklerin toplantılarının temel gündem maddeleri Siyasal sürecin değerlendirilmesi, ideolojik örgütsel durum vs. gibi başlıklardır.

6. Gerillanın tanımı açısından en çarpıcı ve en kesin kanıt PKK lideri Abdullah Öcalan’ın değerlendirmeleridir. Öcalan’ın kitaplar dolusu çözümlerinin çoğunda gerillanın rol tanımı üzerinde durmakta gerillanın mücadele pratiğinin değerlendirmesini içermektedir. Tüm bu değerlendirmelere damgasını vuran Öcalan’ın gerillanın yalnızca savaşan askeri bir güç olarak ele alınmasına dönük eleştirisidir. Öcalan kimi değerlendirmelerinde gerillanın yalnız başına bir askeri güç, silahlı bir güç olarak ele alınmasını eşkıyalıkla kıyaslamaktadır. Gerilla güçleri içerisinde yoğun bir mücadele içine girdiği adına ‘çetecilik’ denen bazı sapmaların da bu anlayıştan kaynaklandığına dikkat çekmektedir.

7. Halkın gerillaya yaklaşımı da gerillanın rolünün ve tanımının halk açısından oldukça net ve açık olduğunun göstergesidir. Örneğin gerillanın faaliyetlerinin yoğunluk kazandığı, gerillayla yakın ilişki içinde olan kırsal bölgelerdeki Kürt halkının gerilladan yoğun etkilendiği gerilla ile iç içe geçen bir toplumsallığın içinde kendini tanımladığı, sorunlarını gerilla ile çözdüğü, gerillaya dayalı bir yaşam kurduğu açıktır. Halkın gerilladan en yoğun etkilendiği hususlar ise gerillanın yaşam biçimi, oturuşu kalkışı diye özetlenecek hal ve hareketleri ve düşünceleridir. Bu halk arasında söylencelere dönüşen gerilla hikayelerinden de anlaşılmaktadır.

Gerillanın askeri ve silahlı bir örgütlenmenin dışında oynadığı rolü tanımlayabilecek daha onlarca örnek veriyor gerilla komutanları.

Resmi olarak 1984 yılından bu yana Kürdistan dağlarında mücadele eden eski adıyla ARGK (Arteşa Rızgariya Gele Kürdistan- Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu) şimdiki adıyla HPG (Hezen Parastına Gel – Halk Savunma Güçleri-) gerillaları açısından gerillanın çıkış gereklilikleri ve bu günkü misyonunun da anlaşılması oldukça önemli.

Gerillaya dair yapılan yanlış ve niyetli bazı tartışmaların bu konuları kavrayamamaktan da kaynaklı olduğu belirten HPG Anakarargah Komutanı Nurettin Sofi neden silaha başvurulduğuna ve bugün gerillanın nasıl bir rol oynadığını anlattı. Nurettin Sofi’ye göre Kürdistan’da silaha başvurulduğu dönemden bu yana silahı bırakacak gereklilikte gelişme yok. Ayrıca bu çerçevede yürütülen silahsızlanma tartışmasının da kesinlikle art niyetli bir tartışma olduğuna, Kürt halkının Önderliğinin ve Kürt Özgürlük hareketinin üzerinde geliştirilen yeni soykırım ve imha konseptinin bir gereği olarak gündeme sokulduğuna dikkat çekiyor.

SİLAHLARI BIRAKACAK GEREKLİLİKTE GELİŞME YOK
-Gerillanın anlaşılması açısından neden silahın alındığının önemli olduğuna dikkat çekiyorsunuz. Ve aslında anladığımız kadarıyla da açılım sürecinden bu yana gerillanın silahları bırakması tartışması karşısında tepkileriniz bunlar. Peki sizin ifade ettiğiniz noktaya bir göz atarsak yani başa dönecek olursak neden silaha başvuruldu.

- Bir kere Kürt halkının varlık sorunu var. Bu ontolojik bir sorun. 80 yıldır inkar edilen, inkarın da ötesinde imha ile yüz yüze kalan, dili yasaklanan, kültürü yasaklanan hatta yasaklanmanın da ötesinde egemen sistemin yayılma sahası olarak ele alınan bir yaklaşım söz konusu. Bir nevi Türk kültürünü geliştirme açısından Kürt kültürünü eritme temelinde gelişen bir yayılmacılık ve bir istilacılık mevcut. Bu anlamda bir halkın yok olmayla karşı karşıya gelme durumu var. Silahsızlanma tartışılacaksa önce bunların tartışılması gerekiyordu. Bunların, bu sorunların giderilmesi gerekiyordu. Öncelikle bu zihniyetin silahsızlandırılması gerekiyor ki silahlar susturulsun ya da silahlar olmasın.

Silaha işte bu sorunları gidermek için başvuruldu. Bu anlamda şunu söylemek yanlış olmaz; düşüncelerimizi ifade edebilmek düşüncelerimizi savunabilmek ve halkımıza ulaşabilmek için kendimizi savunmak zorunda kaldık.

* Konuşmaya, sorunu tartışmaya olanak bulamadık diyorsunuz.
- Elbette. Yani silaha el atılmasının nedeni silaha çok aşık olunduğu için değil, silahlanmak istemi için değil, silaha zorunluluklardan dolayı el atıldı. Ve bu giderek örneğin 12 eylül cuntası ile birlikte saldırılar daha açık biçimde gelişip şiddetlenince savunmanın daha da fazla gelişmesi gereği ortaya çıktı. 15 Ağustos eylemi de esasta budur. Bu bir savunma eylemidir. Varlık sorumuzu gündeme getirebilme eylemidir. Bir halk dedik ya imha ediliyor, inkar ediliyor, kabul görmüyor, her şeyi adeta yasaklanıyor. Bunları dile getirirken ifade ederken bunları gidermeye çalışırken bize dönük saldırılar vardır. Bu saldırılara karşı kendini savunmak için silaha el atılmıştır.

Tekrar söyleyelim silahsızlandırma sorunu tartışılırken bir neden silah alınmıştır iki ise öncelikle bunun gerekçeleri ortadan kaldırılmış mıdır? Yani Kürt sorunu çözülmüş müdür? Esas sorulması gereken sorular bunlardır. Yani kültürel sorunları, siyasal sorunlarını sosyal sorunlar çözülmeden bu tartışmanın çok fazla anlamı yoktur.

* O zaman gelinen aşamada Türkiye’de Kürtlerin hala kendini ifade etme konuşarak tartışarak sorunu çözme olanağı yok. Böyle mi düşünüyorsunuz?
- Mesela, bugün Türkiye’de Kürt siyaseti içerisinde en yumuşak bilinen hatta basının yakıştırmasıyla kendisine ‘güvercin’ denilen Ahmet Türk var. Yaşça da oldukça ilerlemiş. Türkiye toplumu nezlinde de olgun görülen, kabul gören bir siyasetçi. Ahmet Türk’ün bile siyaset yapma olanağı elinden alınıyor. Diğer seçilmişler var. Belediye başkanları gibi. Bunlar siyaset yapmak istiyor, kamu siyaseti yapmak istiyor. Bunlar sadece yasaklanıyor, tutsak ediliyor, içeri atılıyor. Bu şartlarda sen en kabul olanı, makul olanı siyaset dışı bırakıyorsun, seçilmişi siyasetin dışından da atmanın ötesinde içeri atıyor tutukluyorsun. Ve bizden de silahlarımızı bırakmamızı istiyorsun. Bunlar paradoks, bunlar çelişkidir. Yani tezat şeyler. Bunun için silahsızlandırma konusu gündem dışı bir konudur. Tersini söyleyelim. Bu yaklaşımlar bizi daha farklı arayışlara götürüyor.

* Son yaşanan tutuklamalar siz de ne gibi sonuçlar yarattı?
- Elbette gelişmeleri adım adım izliyor değerlendiriyoruz. Sen siyasetçilere bunu yapacaksın, seçilmişlere bunu yapacaksın, bir halkın Önderliğini ölüm çukuruna atacaksın, adeta yaşamaması için nefessiz bırakacaksın, Kürt gençlerine sokak ortalarında yüzlerce polisi ile saldıracaksın, onlarca polis bir genci alıp tekme tokat alıp ölümüne vuracak, analarımızı vuracaksınız, 7 yaşındaki çocukları yıllarca hapse tıkayacaksın ve bizi de silahsızlandırmayı tartışacaksın. Bunlar olmaz. Türkiye kamuoyu bunu iyi görecek. Bunlar çelişki. Burada iyi niyet yok. Bu yaklaşımlar görüldükçe, bu yaklaşımlar böyle bu şekilde devam ettikçe biz HPG olarak bırakalım silahsızlanmayı daha farklı biçim ve yöntemler bulmaya çalışacağız, mücadelemizi daha güçlü geliştirebilmek için, Önderliğimizin halkımızın savunmasını daha güçlü yapabilmek için bunun arayışları içinde olacağız.

* Nasıl arayışlar?
- Biz 13 Nisandan bu yana resmi, öncesinden ise fiili bir biçimde bir eylemsizlik içinde olduk. Eylemsizlik aslında 13 Nisandan önce başladı. Newrozun daha sakin geçebilmesi için Öderliğimizin çağırısıydı. Biz buna uyduk. Daha sonra seçimin daha rahat bir ortamda gerçekleşmesi için örgütümüz bize çağrı yaptı. Biz buna da uyduk ve13 nisanda da eylemsizlik kararımızı resmileştirdik. O günden bu yana bu karara uyduk. Şunu da söyleyelim daha da ileri bir adım atarak iyi niyetimizi göstermek için dağdan arkadaşlarımızı gönderdik. Halkımız bu gerillaları nasıl karşıladı ortada. Peki, Türkiye nasıl yaklaştı? Adeta terörize etti. Halkımızın barış istemine karşı müthiş bir linç girişimi başlattı. Bu zihniyet inkar ve imha zihniyeti farklı ve daha inceltilmiş bir biçimde sürdürülüyor. Bir de bunu yalnızca biz söylemiyoruz. Genelkurmay bunu söylüyor, AKP söylüyor, bunu muhalefeti söylüyor ve bunu birçok sözde aydın söylüyor. PKK nasıl tasfiye edilir diyor? Konuyu böyle tartışıyorlar. Üçlü koordinasyon ABD Irak Türkiye mekanizması deniyor. Bunlar toplanıyor. Buluştukları nokta nedir PKK’nin tasfiyesidir. Bizim tasfiyemiz üzerinde yürütülen bir siyasete biz nasıl güvenebiliriz.

DİRENİŞ HAZIRLIĞI İÇİNDEYİZ?
* Bu söyledikleriniz bir direnişe hazırlandığınız anlamına mı geliyor?
- Kendileri açık söylüyor herhangi muhatap almayacağız, bir ilişkilenme yaşamayacak ve ana eksene tasfiyeyi hedef koyacağız diyor. Bu zihniyet var olmasına rağmen biz silah mı bırakacağız. Bu mümkün değildir. Tersini söylemek daha doğru olur. Bu zihniyete karşı amansız bir direniş içerisine girmek gerekiyor ve biz bunun hazırlığı içindeyiz. Bizim bir varolma sorunumuz var. Bizim halkımızı koruma sorunumuz var. Bizim dil kültür siyasal sosyal ve kendi yaşamımız koruma altına almak için öz savunma sorunumuz var. Böyle bir güç kendisini silahsızlandıramaz bu şartlar altında.

‘SORUN ÇÖZÜLSE BİLE GERİLLA VARLIĞINI SÜRDÜRECEK’
HPG Ana Karargah Komutanı Nurettin Sofi’ye göre diğer önemli bir husus da gerilla güçlerinin bu günkü rolü varlık nedeni ve hangi ihtiyaçlara göre mevzilendiği hususu. Bu konuda yürüttüğümüz tartışmalarda sıklıkla gerillanın yalnızca bir askeri kuvvet olmadığına dikkat çeken Sofi, Kürt sorununun çözümü gündeme gelirse bile gerillanın varlığını sürdüreceğini belirtiyor. Gerilla Kürt sorununun çözümü gerçekleşmiş olsa bile yöntem, tarz ve araçlardaki bazı yenilikler temelinde Kürt toplumu içerisinde toplumsal öncülük rolünü oynamaya devam ederek halka hizmeti sürdürecek.

Aslında Nurettin Sofi’nin bu değerlendirmesi bu kadar açık bir biçimde ifade edilmemiş olsa da yeni bir değerlendirme değil. PKK’nin kendi kaynaklarında da adına Kürt sorunun çözümü denilen devrimsel süreç –gerilla bu süreci böyle tanımlamayı tercih ediyor- sonrası asıl görevlerin ortaya çıkacağı, daha fazla mücadele ve daha fazla çalışmanın bu süreçte gündeme geleceğine işaret ediliyor.

Bu süreçte gerillanın oynadığı bu rolü toplum mühendisliği olarak tanımlayan Sofi, gerillaların Kürdistan dağlarındaki geldiği düzeyin buna müsait olduğunu, zaten bu rolün bugüne dek hep oynandığını ve bir bakıma Kürdistan dağlarında toplum mühendislerinin yetiştirildiğini belirtiyor.

‘SAVAŞTIKLARI BU GERİLLA GÜCÜNÜ HİÇ Mİ TANIMIYORLAR’
* Kürt sorununun çözüldüğünü varsayarsak bu süreçten sonra gerillanın durumu ne olmalı?
- Aslında bir ciddiyetsizlik sözkonusu. Biz öyle değiliz çünkü önemsiyoruz. Gelişmeleri kılı kırk yararcasına izliyoruz. Çünkü yaptığımız işin sonuçlarını, bir halkı nasıl etkilediğini biliyoruz. Ama bazı sözde aydınların yürüttüğü o tartışmalar bize seviyeli gelmedi, gelmiyor. İşte “dağdan insinler, şu vakit insinler, indiklerinde onlara şurada ev yapalım, yok orası olmaz da burada yer yapalım. Gelirlerse ne olacak. Nasıl karşılanacaklar.” Yani gelişimiz çoktan kararlaşmış da nasıl geleceğimiz nasıl karşılanacağımız ne olacağımız tartışılıyor. Biz Kürdistan dağlarımızı bin tane metropole şehre değişir miyiz? Biz bu dağlara en önemlisi bu yaşam tarzına ölümüne aşığız. Bu kadar kendinden geçme olabilir mi? Hiç mi savaştıkları bu gerilla gücünü biraz tanımıyorlar. Bakın biz pek fazla konuşmuyoruz. Yorum yapmak istemiyoruz. Aslında gerilla güçlerimiz kendini en iyi ifade edebilen, tartışan değerlendirme yapabilen bir güçtür. Oldukça politik siyasal bir güçtür. Ama biz de bir gelenek mi desek bir prensip mi desek. Biz pratiğimizle konuşan bir gücüz. O açıdan biz konuşursak farklı konuşuruz ve biz konuşursak dünya susar.

Sorunuza gelecek olursak; bir kere Kürt sorunun çözümü birçok çevrenin de ifade ettiği gibi kısa bir süre içerisinde gerçekleşecek bir süreç değil. Bu adım adım, kendini kurumlaştırarak gelişecek. Bir de ortaya çıkan çözümün kalıcılaşması lazım. Çözümün ortaya çıkardığı statünün belli bir süreç korunması gerekecek. Bu süreçlerde de siyasal ve politik mücadele sürecek. Halkımızın demokratik mücadelesi sürecek. ‘Kürdistani toplumsallık’ yani demokratik komünalite inşa edilecek. Biliyorsunuz ki birçok dünya deneyiminden de ortaya çıktı ki sorunun çözüldü dendiği yerde yeniden silahlar konuştu, katliamlar gündeme geldi. Sonuç ne oldu? Bunlar devrimci hareketlerin tasfiyesine yol açtı. Bu bakımdan işte böyle zaman içerisinde gelişecek Kürt sorununun çözümü sürecinde gerillamız üzerine düşen rolü oynayacak.

* Yani gerilla varlığını koruyacak…
- Elbette. Belki yöntem tarz ve araçlarda değişikliğe gidecek, kendini restore edecek ama varlığını koruyacak. Çünkü gerillanın üzerine düşen rol ve misyon olacak. Bir kere halkın savunmasını gerçekleştirecek yine Kürt halkının kendi demokratik örgütlülüğünün kendi toplumsallığının gelişiminde bir toplum mühendisi gibi rol oynayacak ve öncülük edecek. Halka hizmet etmeye devam edecek. Bu yeni bir durum da değil gerillamız kendisini ortaya çıkışından bu yana hep böyle hazırladı. Kürdistan dağlarında yaşayan gerilla hep böylesi bir sürece hazır hale getirildi. Mesela şimdi böyledir. PKK’deki bu kadar yoğun eğitim çalışmalarının bir nedeni de işte budur. Gerilla her konuda ama her konuda kendini yetiştirmiş geliştirmiş bir topluluktur.

ANF

Hiç yorum yok: