10 Ocak 2010 Pazar

CHP'nin Kısa Politik Tarihi

CHP içerisinde yaşanan hatta politik kriz olarak adlandıracağımız gelişmelerin kavranması CHP’nin tarihsel evriminin kavranmasıyla doğrudan ilişkilidir. Bugünku iç siyasal çatışmanın gerçekliği CHP’nin politik tarihinde gizlidir. Bu bakımdan CHP’nin geçmişten bugüne gelen tarihsel evriminin özetini yaparak, bütünlüklü bir analiz yapmak gerekir. Çünkü cumhuriyet ile eş zamanlı kurulan ve devletle tamamen iç içe geçen/bütünleşen CHP’nin siyasal gerçeğinin kavranması aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin politik yapısının kavranması demektir. 27 yıl tek başına iktidarda olan CHP, aynı zamanda devleti yöneten ve oluşturan tek siyasal güçtü. 

M. Kemalin ve daha sonra İ. İnönü’nün hem Cumhurbaşkanı hem CHP Genel Başkanı olması dahi devletle iç içe geçen bir siyasal mekanizma olması bakımından son derece önemlidir. Türkiye’deki bütün siyasal gelişmelere doğrudan müdahalede bulunan, politika oluşturan, kararlar alan, siyasal rakiplerinin en ufak bir gelişmesine dahi izin vermeden ezen, devletin bütün kadrolarının CHP’li olması zorunluluğu getiren bir siyasal örgütlenmenin analizi aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin siyasal tarihinin analizi anlamına gelmektedir. Çünkü devletin savuna geldiği bütün ideolojik görüşler, içe ve dışa yönelik oluşturulan temel politikalar CHP merkezi/kadroları tarafından oluşturulmuş görüşlerdir. Genel bir doğru olarak, tek tek siyasal partilerle devlet eşitlenemez. Hatta, siyasal partiler devletin birer aracıdırlar. Ancak, genç cumhuriyetle birlikte kurulan ve tek parti ‘diktatörlüğü’ne dayanan CHP’nin gerçek durumu farklıdır. 

Cumhuriyetin özgünlüğü dikkatte alındığında devletle iç içe geçmiş CHP’nin siyasal sürecinin objektif olarak değerlendirilmesi, hem devletin siyasal karekterinin belirlenmesi hem de CHP’nin siyasal kimliğinin analiz edilmesi bakımından önemlidir. CHP’nin programatik görüşlerinin beslendiği ideolojik gıda aynı zamanda devletin temel politikalarının ve stratejik görüşlerinin dayanaklarını oluşturmaktadır. 

Bu nedenle CHP’nin ideolojik politik olarak üzerinde yükseldiği temel unsular olarak : 

1- Yayılmacı- ilhakcı politikaları esas alan ‘Pan-Türkizm/Turancılık, İttihat ve Terakki Geleneği, 

2- Ülkede kapitalizmin gelişmesinin ekonomik politik temellerini oluşturan İzmir İktisat Kongresi, 

3- Irkçılığı ve milliyetçiliği ideolojileştiren Türk Tarhi Tezi ve Güneş Dil Teorisi, 

4- Avrupada gelişen faşizmin CHP’deki ideolojik etkilenmeleri, 

5- CHP’nin ideolojik politik stratejisini oluşturan Anti-komüninizm. Bu olgular CHP ve CHP’lileşen devletin üzerinde şekillendiği, ekonomik, ideolojik, politik ve tarihsel gerçeğini ortaya koyar.

Politika yaşamda hemen hergün karşılaştığımız ve halen tartışmalara konu olan, bir dönem anayasanın temel ilkeleri haline getirilen bildiğimiz ‘Altı OK’un ideolojik ve politik dayanaklarının kavranması da oldukca önemlidir. Devletin temel yapısı oluşturan 6 ilkeden, milliyetçilik, halkçılık ve devletçilik maddeleri özellikle ön plana çıkar. CHP’nin ideolojik politik şekillenmesini ve CHP’lileşen bir devletin oluşumunda bu üç maddenin çok önemli bir etkisi vardır. 

Anadolu’da bulunan bütün ulus ve ulusal azınlıkların inkarı temeli üzerinde geliştirilen Türk Milliyetçiliği, Türklerin ‘en üstün ırkı temsil ettiği’ görüşünü esas alyordu. Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı yapmış Şükrü Saraçoğlu Türk milliyetçiliği üzerine şunları belirtir; “Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve en az o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir...” 

Bu değerlendirme sadece CHP adına değil aynı zamanda devlet adına yapılmaktadır. İlk kez Z. Gökalp’ın savunduğu ve sonra CHP tarafından devlet politikası haline getirilen ‘imtiyazsiz-sınıfsız bir kitleyiz’ mantığına dayanan‘halkçılık’ kavramı, Kemalistlerin ve CHP’nin ideolojik gıdasını oluşturdu; “Bir cemiyet dahilinde bir takım tabakalar yahut sınıfların bulunması, dahili musavatın bulunmadığını gösterir. Binaenalehy, halkçılığın gayesi, tabaka ve sınıf farklarını kaldırarak, cemiyetin birbirinden farklı zümrelerini, yanlız işbölümünün doğurduğu meslek zümrelerine hasretmektir. Yani halkçılık, felsefesini bu düsturda icmal eder. Sınıf yok, meslek var.” ‘Sınıf yoktur, meslek zümreleri vardır’ görüş açısı, faşizmin iktidarda olduğu bütün ülkelerde, temel ideolojik bir argümen olarak savunulmuştur. Çünkü bu aynı zamanda, ‘komünizme karşı’ sınıfların inkarına dayanan, karşıt sınıf güçleri arasındaki çelişki ve çatışmayı inkar eden bir politikanın temellerini oluşturmaktadır. Türkiye’de bunun adı ‘Halkçılık’ olmuştur. Diğer temel bir ilke olarak şekillenen ‘devletçilik’de diktatörlüğün güçlendirilmesi, demokrasiye ait ne varsa hepsinin ortadan kaldırılmasının ve devletle bütünleşen bir parti diktatörlüğünün oluşmasının ideolojik politik dayanaklarını yaratmıştır. 

MUSTAFA PEKÖZ 
Gokyuzu9@aol.com

Hiç yorum yok: